Bahsedilen haberde bu da değinilmiş:
"Sosyal damgalanma endişesi ve adalet sistemine karşı olan güvensizlik kadınların seslerini yükseltmesine engel oluyor.
Tecavüz mağdurlarının karşı karşıya kaldığı sorunlar dört İskandinav ülkesinde tamamen aynı olmasa da hukuk sistemlerinin yetersizliği ve sistemdeki boşluklar açısından paralellik gösteriyor. (...) Tüm İskandinav ülkeleri tarafından kabul edilen bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Anlaşması'na göre; tecavüz ve cinsel nitelikteki tüm rıza dışı eylemler suç olarak sınıflandırılmalı. Ancak Finlandiya, Norveç ve Danimarka hala rıza dışı cinsel ilişkiyi tecavüz olarak tanımlamıyor. Bunun yerine fiziksel şiddet, tehdit, zorlama olup olmadığına veya mağdurun uyku, ağır sarhoşluk gibi durumlar sebebiyle direnemediği tespitine dayanan bir tanımı kullanmaktalar. (Yani Sözleşme uygulanmıyor.)"
ama komik şekilde hiçbir cümlede değinilmemiş. Ayrıca, kavga etmeden, kanıtlarla yapmalıyız deyip sadece tek tarafın argümanlarına [LGBT'lileri lobicilikle suçlayıp toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlarının hiç lobiciliklerine değinilmemesi (sanki lobicilik de her zaman kötüdür(!))] çok riyakarca. Sonuçta sözleşme detaylıca bunu-şunu yapacaksın demiyor çoğunlukla soyut amaçlara değiniliyor. İskandinav ülkelerindeki cinayetlerin suçlusunun Sözleşme olduğuna dair bir kanıt görmedim yani kaldırılması için bir neden de yok. Bu olsa olsa devletlerin eksikleri araştırması gerektiği anlamına gelir.