Bunları kabul bir yana, şu da çok önemli bir gerçek: Onlar da diğerleri gibi, Profesyonel, amatör yada -emekçi değil-"ameletör" olabilirler alanlarında.. :) Yaşam bu noktada felsefeciyi de kayırmaz.. :)
Yaşam kimseyi kayırmıyor lakin yaşamın nasıl gördüğünden çok felsefecilerin yaşamı nasıl gördüğü önemli değil mi :) Yoksa hiçbirimizin birbirimizden bi farkımız yok zaten.
evet... lakin :) "yaşamın nasıl gördüğü" hemen sonra, "felsefecilerin yaşamı nasıl gördüğü" sorununa, sorusuna, sorunsalına dönüşüyor... hangisi önce :))?
bence; bu konuda başlangıç noktası kesinlikle "yaşamın nasıl gördüğü" ... insan ve düşünce kesinlikle sonra... ve yaşam bitene kadar hep buna cevap arayacağız, ararken de, olduğumuz kadar, yaşamın oldurduğu kadar olgunlaşacağız... :)
Yaşla beraber insan çok şey bildiği yanılsamasına kapılıyor oysaki biz hiçbirşeyiz kendimizden öncekilerin ürettiği bilgileri bir papağan misali tekrarlıyoruz. Lakin bunu etraftakilere anlatamıyoruz
onun için ki; bilmeden önce düşünmek gerek bazen... hiç bir etki altında kalmamak için.. sonra bilmek, sonra düşünmek o bilgiyle.. ve sonra hep bu döngüde yani yolda olmak... çıkmamak bu yoldan..
Aslında yabancılaşan yola girenden çok yola girmeyen değil midir? Kanmıştır dünyanın rengine, unutmayı seçmiştir ölümü oysaki yanıbaşında bekler Azrail. Yola giren mi o zaten ölümle doğum arasındaki ince ipte yürümekte.
aynen.. işin ilginci; ölüm herkese var ama Azrail'e inanan da inanmayan da aynı şeyi yapmıyor mu? bana çok ilginç geliyor... temelde başka yasaları işliyor, demek :)
Aynen öyle sonuçta yolcuda olsa yabancıda olsa ötekidir. Her niteleme aslında dışlar kendi dışında kalan herşeyi. Öteki olmak. Birazda herkes öteki değil midir hayat herkesi yeri geldiğinde ötekileştirmez mi? Ya da kalabalıklara karışmak için yani kabul görmek için herkes olmaz mı öteki.
- kalabalıklara karışmak ta bir ihtiyaç bence, yabancılaşmak, yalnızlaşmak da.. -öteki olamayan kendisi de olamadığı gibi, kendisi olmayan da ötekini bilemez, ötekileşemez.. hep eksik kalır bilmesi..
Haklısın bilmek noktasında lakin genelde bilmek veya anlamaktan çok kalabalık içerinde yani kitle içinde kaybolmakta yok değil diye düşünüyorum. Ayrıca kalabalıklar tarafından kabul edilmenin de bir maliyeti var kendinden ödün vermek noktasında.
Hiç olma noktasında kaybolabiliriz sonuçta yolda olmak bir nevi varolmaya yürürken hiçliği tatmak değil midir?
Bugünlük benden bu kadar arada uğra iki lafın belini kıralım:)