Yorum

Yasemin isimli okurun asıl gönderisini gör
Fëanor okurunun profil resmi
Romanda göze çarpan çok hata var, bu okuyucuyu rahatsız edebiliyor. Şemsettin Sami'nin bu biçim sıkıntısını bir kenara koyarsak, eğer zamanında çok okusaydı ve yazım şekli üzerine çalışsaydı, ben onun çok daha iyi bir yazar olacağını düşünüyorum. Çünkü Şemsettin Sami (bir Tanzimat romancısına göre) dram yönetimini gayet iyi yapıyor ve bakış açısını çok iyi yansıtıyor, bu konuda Ahmet Mithat'tan iyi diyebiliriz ve İntibah'ın sonundaki ''dram finali'' ile karşılaştırabiliriz. Bir romanda dram yönetimi çok önemlidir; romanın yapısını ve okuyucunun ilgisini çok değiştirir. Örneğin Dostoyevski'nin Budala'sında romanı ele alan üç büyük dram çizgisi vardır (bunları açıklamayacağım spoiler olmasın diye) ve bu dram çizgileri kitabı daha da mükemmelleştirir. Tabii Dostoyevski'nin diğer eserlerinde ve Shakespeare'in oyunlarında da bu böyledir. Fakat sadece dram yönetimi ile yazar olunmaz. Eğer bir yazar (Dostoyevski gibi kitaplarında çokça dram varsa) dram yönetimini edebi nitelikle, güzel bir biçimle birleştirirse ''nitelikli bir yazar'' olur, ben böyle düşünüyorum. Şemsettin Sami de biraz fazla roman okusaydı ve biçim üzerine çalışsaydı çok daha iyi bir yazar olurdu bence. Fakat ''olağanüstü'' dramlardansa (örneğin Talat'ın saçma ölümü ve senin bahsettiğin şeyler) daha olağan dramlar seçmek her zaman daha iyi olacaktır. Ayrıca kadınları ele alış şekli de çok iyi. Kadınlara monologlar veriyor en azından ve onların durumunu biraz olsun anlatıyor, bu konuda da takdir edilebilir. ''İlk roman'' karmaşası da çok ilginç, bizim dışımızda neredeyse başka hiçbir ülkede yok (bu da bizim farkımız); ama yine de bunları tartışmak gayet olağan şeyler. Zihnine sağlık. :)
Yasemin okurunun profil resmi
Biz zaten birçok konuda geçmişiyle barışamayan bir ülkeyiz ne yazık ki! Geçmişi olduğu gibi kabul edip önümüze bakmaktansa aynı kısır tartışmaların içerisinde bocalayıp duruyoruz. O yüzden de bir arpa boyu yol gidemiyoruz. Bu arada dram çizgisine ilişkin ders niteliğindeki bilgiler için teşekkürler Üstat.:d Peki, bu romandaki dram çizgisi veya çizgileri neler, biraz açabilir misin?
Fëanor okurunun profil resmi
Önemli olan geçmişe takılıp kalmak değil, geçmişe bakıp ders çıkarmak; ve maalesef biz bunu da başaramıyoruz, başarsaydık halimiz böyle olmazdı. Dediğin gibi saçma tartışmalarla, saçma sistemlerle ve saçma düzenlerle geçip gidiyor zaman; amacımız bugünü geçirmek oluyor hep, geleceği düşünmüyoruz. Ağzına sağlık. Dram çizgisini açıklayayım hemen, Dostoyevski üzerinden bir örnek vereyim: Budala romanında üç dram çizgisi vardır: Dostoyevski romanın başında, trende, bizi Mışkin ve Rogojin ile tanıştırır, ortama ısınmamızı ve portreye biraz olsun alışmamızı sağlar. Tren Petersburg'a varınca, Lebedev (trendeki bir dalkavuk) Rogojin'i karşılamaya gelen güruha katılır; bunlar efendilerinin şeytani canlılığından ve cömertliğinden geçinen bir soytarılar, kimsesizler ve kabadayılar ordusudur. Rogojin, ailesinden bolca para almış bir mirasyedidir. Mışkin General'in evinde gelir ve onun sekreteri Gavrila İvanoviç'le tanışır; Gavrila Nastasya Filippovna'yla evlenme planları yapıyordur. Daha sonra Mışkin Nastasya Filippovna'nın portresini görür ve onun yüzünü ''harika'' bulur; bu sırada aralarında çok önemli bir diyalog geçer. Daha ilk baştan Gavrila Mışkin'in ''budala''lığını (saflığını) hisseder. Daha sonra Mışkin General'in ailesiyle ve kızlarıyla tanışır; General'in kızı Aglaya'ya ''Nastasya Filippovna kadar güzel,'' der. Dostoyevski bize Mışkin'in kişiliğini çizmeye başlar, dram ortamını hazırlar. Sonradan Mışkin, Gavrila'nın evine gider, gittikten sonra da bir anda Nastasya Fİlippovna'yla karşılaşır: ''Prens sürgüyü çekip kapıyı açtı, açar açmaz şaşkınlıkla bir adım geri çekildi, ürpermemişti bile: Karşısında Nastasya Filippovna duruyordu. Resminden hemen tanımıştı onu. Prensi görünce öfkeyle parladı Nastasya Filippovna'nın gözleri.'' (s. 127) Saçma sohbetlerden sonra, Rogojin gelir. Rogojin onu Gavrila'dan ''satın almak'' için gelmiştir. Rogojin'in ses tonu kasılmalar halindeki hayvani gurur ile erotik bir tevazu arasında gidip gelir. ''E-eh! Nastasya Filippovna! Kovmayın beni!'' ''Alaylı, mağrur bakışlarla'' onu süzen Nastasya, Gavrila'yla evlenmek niyetinde olmadığını söyler ama yine de yüz bin ruble teklif etmesi için onu dürter. Gavrila'nın bu ''açık artırmadan'' dehşete kapılan kız kardeşi Nastasya'ya ''utanmaz kadın'' diye bağırır. Gavrila öfkeden kendini kaybeder, tam Varvara'ya (kardeşine) vurmak üzereyken bir kol onu tutar. Varvara ile Gavrila'nın arasında Prens Mışkin'in kolu duruyordur. ''Yeter, bırakın artık,'' der Mışkin. Gavrila da birden bırakır Varvara'nın kolunu ve çılgın bir öfke içinde prense tokat atar. '' - Hep böyle karşıma mı çıkacaksın sen! Her yandan sesler yükseldi. Prensin yüzü bembeyaz olmuştu. Gavrila'nın gözlerinin içine bakıyordu. Bir şey söylemeye hazırmış gibi dudakları tuhaf, yüzüne hiç gitmeyen bir gülümsemeyle kıvrılmış, titriyordu. Bir süre sonra alçak sesle, - Varsın bana olsun... diye mırıldandı. Ama ona... ne pahasına olursa olsun, ona yapmanıza izin veremem!.. Ama dayanamadı, Gavrila'nın yanından ayrıldı, ellerini yüzüne kapayıp gitti, odanın köşesinde yüzü duvara dönük durdu, kısık bir sesle, - Ah, dedi, bu yaptığınızdan ne çok utanacaksınız!'' (s. 147 - 148) Bu, romandaki ilk dram çizgisidir. Tempo bu çizgiyle artar. Temponun artmasında hem Dostoyevski'nin edebi dehası, hem de bu ''dram çizgisi'' etkilidir. Bu, Budala'daki ve belki de tüm roman tarihindeki en muhteşem pasajlardan biridir. Çünkü hem Mışkin'in mağduriyeti, budalalığı ve ''kuzu''luğu görülür, hem de tüyler diken diken olur. Bu olayla birlikte Gavrila, işkence gören bir hayvan içgüdüsüyle, asıl hasmının Rogojin değil ''budala'' olduğunu görmüştür. Dostoyevski bunu öyle ustalıkla yerleştirir ki, hayran olmamak elde değildir. Daha sonra, Nastasya'nın evine gider Mışkin. Rogojin'in yüz rublesini ateşe atacaktır Nastasya. Eğer Gavrila paraları ateşten çıkarırsa, hepsi onun olacaktır. Dostoyevski'nin bu sahnesi, ikinci dram çizgisidir ve çok ürpertici bir sahnedir. Nastasya'nın konukları bu zor sınavu duyunca donakalırlar. Lebedev kendisini kontrol edemez ve şömineye yaklaşarak ''Evde kötürüm, hasta bir karım var, ayrıca on üç de çocuk...'' diye haykırır. Yalan söylemektedir. Gavrila ''çarşaf gibi bembeyaz yüzünde çılgın bir gülümseme'' ile kıpırdamadan durmaktadır; yalnızca Rogojin sevinçlidir, o Nastasya'nın egemenliğini hisseder. Ferdışçenko parayı ateşten dişleriyle çıkarıp almayı teklif eder. Çok güçlü bir hayvansallık çağrışımı yapan bu teklif, sahnenin ahlaki ve psikolojik vahşetini vurgular. Ferdışçenko, Gavrila'yı kolundan çekerek şömineye yaklaştırmak ister ama Gavrila onu iter ve dönüp kapıya doğru yürür. Birkaç adım attıktan sonra düşüp bayılır. Nastasya para paketini ateşten alır ve o ünlü sözleri Mışkin'e söyler: ''Hoşça kal prens, hayatımda ilk kez bir insanla karşılaştım!'' Böylece ikinci çizgi de son bulur ve Prens Mışkin'in Petersburg'daki yirmi dört saati böyle geçer. Üçüncü dram çizgisi de kitabın sonlarına doğru olur: Nastasya Filippovna, Aglaya İvanovna ve Mışkin üçlüsü yan yanayken olur: ''Nastasya Filippovna da, Aglaya da durmuş bekliyordu. İkisi de aklını yitirmiş gibi prense bakıyordu. Ne var ki prens bu meydan okumanın ne denli güçlü bir meydan okuma olduğunun farkında değil gibiydi. Belki gerçekten farkında değildi. Şimdi karşısında bir zamanlar Aglaya’ya sözünü ettiği 'görüntüsü yüreğini dağlayan' umutsuz, çılgın o yüzü görüyordu yalnızca. Fazlasına dayanamadı, Nastasya Filippovna’yı göstererek, yalvarma ve sitem dolu bakışını Aglaya’ya çevirdi: — Olamaz! dedi. Aklı başında... değil! Aglaya'nın korkunç bakışı karşısında donup kaldığı için yalnızca bu kadar söyleyebilmişti. Bu bakışta öylesine büyük bir acı ve aynı zamanda sınırsız bir nefret vardı ki, ellerini çırparak bir çığlık atıp ona doğru koştu prens, ama çok geçti artık.'' (s. 725) Daha sonra romanın bitişi için zemin hazırlanır. İşte bu üç ''dram çizgisi'' romanın akışını belirler. Bir sayı doğrusunu üçe ayırıp üç parçanın da içini doldurmaya benzer bu. Dostoyevski de üç parçaya ayırmıştır romanını ve bu üç parça romanın akışını belirlemiştir. Roman Gavrila'nın tokatı ile tempo kazanır, paraların ateşe atılmasıyla gerilim artar ve Aglaya'nın çıldırıp Nastasya'nın da bayılmasıyla kapanış yapılır. Roman niteliklidir, romandaki karakterler niteliklidir fakat bu çizgilerle roman daha da değerli hal alır. Ayrıca Dostoyevski'nin dramatik araçları kullanmaktaki ustalığı onun dehasının Shakespeare'inkiyle karşılaştırılmasına yol açmıştır; yani ''dram'' ve ''dram çizgisi kontrolü'' bu kadar önemlidir. Ayrıca sadece bu kitapta yoktur dram kontrolü, Dostoyevski'nin Ecinniler'inde, Suç ve Ceza'sında ve daha birçok eserinde eserinde vardır. Ayrıca Shakespeare ve Corneille'de, biraz da Victor Hugo'da vardır. Şemsettin Sami'nin kitabında da sadece bir dram, çokça gerilim vardır. Talat'ın tebdili kıyafet ile Fitnat'ın yanına gelmesiyle ortam biraz gerilir, Fitnat'ı başkalarının istemesi ve Talat'ın hasta olmasıyla daha da gerilir ve sonunda Talat ve Fitnat'ın ölümüyle kapanış yapılır. İlk ve son ''dram çizgisi'' budur. Buradaki dram yönetimi çok hızlı olmuşsa da ne iyidir, ne de kötü. Dostoyevski hakkında içimde kalmış çok şey var. Arada onun hakkında yazıyorum ama çok usta bir yazar, ciltlerce yazı yazılır onun hakkında. Budala'yı okumamın üzerinden bayağı geçti, bir şeyi gözden kaçırdıysam affola. Olabildiğince yalın bir şekilde anlatmaya çalıştım, umarım anlaşılmıştır. :)
Yasemin okurunun profil resmi
Eline sağlık gayet güzel anlatmışsın. Bundan sonra okuduğum kitaplarda buna da dikkat edeceğim.
You need to log in to be able to comment.