Senelerce zindanlarda çürütülüp, yetmeyip kemiklerine kadar yok edilip, ama daha sonra kaldığı cezaevi müzeye çevrilen Sabahattin Ali gibi mi mesela?!
"Burda çiçekler açmıyor, geçmiyor günler geçmiyor" dediği, "burada yaşayamıyoruz, insan gibi muamele görmüyoruz" diye durmadan dilekçeler verdiği (hiçbiri dikkate alınmıyor tabii ki / bkz: Mahkemelerde kitabı) ama şu an duvarlarına şiirlerinin asıldığı Sinop Cezaevi gibi mi mesela?!
Sabahattin Ali için yapmayacağım şey yoktur ama asla Sinop Cezaevi'ne gitmem. Onun meskeni, fikirleri, aydın kişiliği uğruna heba edildiği Sinop Cezaevi değildi çünkü. Bir gün kadrim bilinirse, ismim ağza alınırsa, yerim soran bulunursa, benim meskenim dağlardır, dediği dağlardı. Yüzümü rüzgara çevirip denizi dinlediğim her an onu ruhumda buluyorum zaten.
Ve aynen Sinop Cezaevi'nde yazdığın Hapishane Şarkısı V şiirinde dediğin gibi; ‘Başın öne eğilmedi’, aldırma sakın para uğruna üzerinden prim kasan boş tenekelere. Huzurla uyu.