Kalemine sağlık Kübracım. "kitap ırkçılığına hayır, edebiyata evet " derdim ben de ki okudum yillarca her renkten. Kitap ırkçılığı değil elbet ama artık yaşlanıyor muyum nedendir kendi çizgimin dışına çıktığımda yoruluyorum sanki. Artık çoğunu da yarıda bırakıyorum istemsiz. Hatta paralel zihniyetteki yazarlarin bile bazı üsluplari rahatsız ediyor artık beni. Mesela Necip Fazıl'ın da kelimeleri bazen çok sert, Sezai K.un da. Eskisi gibi okuyamiyorum bu ara.
Belki o dönemin sartlariyla değerlendirmek mi gerek yazarların sınirlarını bilmiyorum ama sanki insan yaşlandıkça belli edebi sınırlar oturuyor bilinçaltı? Ya da eskiden ideolojik okumalar hedefti savaştaki cephane misal, artık dinlenmek için hobi mi??? Zaten okurken de daha çok edebi yönüne odaklaniyrum artik kitapların.
Eskiden her düşünceden alacağım birşeyler vardır mutlaka diyerek okurdum ama ömür kısa, yollar çok, vakit kısıtlı. Gönül verdiğim çizgide odaklanıp yol almak istyrm artık, zaten gec kaldım diye. Ama diger herkese mutlak saygıyla, incitmeden:)
Atsız'a gelince hiç okumadım ben. Tanımak isterdim elbet önyargısız ama yarıda bıraktım.
Lisede bir arkadasm vardı, N.Atsız'la yatıp Atsız'la kalkan. Tehditle kopya ister, hayatımda hiç duymadigim küfürleri savururdu herkese. O hediye etmişti okuyayım diye.Yanlış temsil önemli işte, yarıda bırakmıştım ille de nezaket diye diye....
Tabii bir de hep "sıratı müstakim "niyetini arzulayan bir okur olarak bazı fikirleri çok uç gelmişti fitratımı zorlayan; (
Ama gene de cesur, riyasız ve samimiydi dili..
Keske gün 24 saatten uzun, haftalar daha çok gün olsaydı da daha çok renk katabilseydik edebi hayatımıza :(
,
.