Yorum

Semih Doğan isimli okurun asıl gönderisini gör
Erhan okurunun profil resmi
Soru cevap kısmına geçeyim önce, daha sonra yorum yaparım. Her türlü inancı, saçma bulan pragmatik birisi olarak ben reddetmezdim tedaviyi, tabi bir yüzdeleri de değerlendiririz, yani yüzde beş on şans için acı çekmeme de gerek yok. İnanç uğruna ölümün göze alınması şu ortamda saçma bile gelse insana, inanç dinlerden çok daha büyük bir şeyi kapsamaktadır, Çanakkale Zaferi mesela inançla kazanıldı bir nevi yoksa Atatürk o emri veremezdi en azından. Ateist biri bile inancı uğruna ölmeyi göze alabilir eğer kendisine mantıklı geliyorsa, o yüzden eğer zihinsel melekeleri yeterliyse benim için bir sakıncası yok inanç uğruna ölmenin. Ben pragmatistim o ayrı. Tedavi reddetmek intihar olarak nitelenebilir elbette, ve intihar /ötenazi de kişisel bir hak olmalıdır. İnsan başka insanları yaşamsal tehlikeye sokmadığı sürece ölebilmelidir istiyorsa. Herkesin ve kanunların koyduğu bir sınır var tabi ama bence yaşam doğumla başlar, bu yüzden kürtaja da karşı değilim. Kenan Işık vb . insanların durumu ile ilgili şu anda bir düşüncem yok. İnsanın dondurulup hastalığına çare bulununca uyandırılması gibi bir şey bu. Minik bir umut yani. O yüzden herhangi bir vasiyeti yoksa vasilerine ya da bir kurula bırakılabilir bu seçenek. O kadar önemli değil tabi. Organ, kan naklinin yasak olması saçma gelebilir insanlara ama mesela domuz eti yemezse ölecek bir müslüman/yahudiyi düşünelim saçma bir şekilde. Ya da testeredeki gibi iki kötü seçeneğe dahil olduğunu düşün. Seçim yapma hakkı sana aittir bence sadece, kimseye değil. İstersen yüce bir şey için feda edersin kendini haçlılar gibi belki- istersen de şu anda mantıklı olduğunu düşündüğümüz şeyi yaparsın. Kitapla ilgili olarak farklı ama düşüncem. Bir çocuk var orada ve karar vericiler var. Çocuğun kararı, ya da başındaki farklı düşüncedeki vasilerinin kararının uygun bir yargıca bırakılıp dönemin genel etik değerlerinin göze alınması en doğrusu. Eğer 18 yaşında olsaydı ama kendi kararı derdim yine sahte bir şekilde. Umarım yeterince karıştırmışımdır kafanı yine. Teşekkürler bu beyin açıcı inceleme için ayrıca.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Kafam yeterince karışık zaten. Senden önce yorum yapan insanların farklı farklı yorumlarına cevap verirken kafam yeterince çorbaya döndü. Bu yüzden tek paragraf halinde bütün düşüncelerini belirttiğin için sana da ayrıca bir teşekkürü borç bilirim :)) Şaka bir yana, genel anlamda aynı fikirlere sahibiz. Yazdıkların içerisinde karşı gelebileceğim bir cümleye rastlamadım. Görüşlerini belirttiğin için teşekkür ederim Erhan Abi :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Erhan Abi inanç uğruna ölüm organ nakli ve ötenazi ile ilgili soru kapsamında değilmiydi? Sen Çanakkaleyi katınca konuya vakıf olayım dedim. :)) Yoksa o bambaşka bir konu. Bu birazda senden sonrakiler için vermen gereken bir savaş. Bir yeri işgal etmekle can vermek ile mecburi vatan savunmasında ölmek aynı kefede olamaz sanırım. Mesela Hitler gibi üstün alman ırkı yaratma sevdalısının peşine katılmama hakkımız olmalı. Mustafa Kemal'in o emirleri verirken ki en büyük dayanağı tabi ki askerlerin inancı ve kendi ikna kabiliyeti. Onlarla beraber taarruza katılan bir komutana eşlik etmeyen pek nadir asker vardır. Zaten o anki duygular pekte buna fırsat vermez. “ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.” Bu sözü karşımda söylese Mustafa Kemal ben 3 saniye sonra öleceğimi zaten bilirim. Zaten siper savaşlarıdır. Kurşun hızlı, süngü yavaş, boğazlanarak ölmek ızdıraptır. Ne zor kararlar ne fedakarlıklar. Günümüze bakıyorum neyse uzatmak istemiyorum sadece bu kısma yorum yapmak istedim. :) Saygılarımla abi.
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler, özellikle böyle yazıyorum ki ötenazi seçeneğini de düşünebilesin rahatlıkla. 3-5 milyonluk kitapların olduğu bir sepette ikilemlerle dolu bir kitap almıştım zamanında, dilemma :) 40 tane filan vardı, bir şehri kurtarmak için bir çocuk feda edilebilir mi tarzında şeyler. İşte aslında polemik diye bir şey yok galiba, insanın eğitim durumun, dünya görüşü vb. şeylere göre değişiyor her şey. Bu da öyle bir konu, basit düşünürsen bir şey buluyorsun, ayrıntılı düşünürsen çok daha değişik şeyler geliyor aklına. Çok okumak hastalığı belki de sadece etkileyen olayı, cehalet mutluluk işte en güzeli.
Erhan okurunun profil resmi
Daha genel yazdım ben, inancı daha genel değerlendirmek için. Nasıl sana, bana göre haklıysa Çanakkale, Polonya'nın işgali de Almanlara göre haklıdır belki. Önemli olan haklılık vb.değil önemli olan inanç burada. Onu diyorum, Atatürk emrindeki askerlerin kendisine, vatanlarını olan inancından emin olmasa kazanamadık savaşı.
Semih Doğan okurunun profil resmi
İnanç uğruna ölümü genel anlamda sordum. Hatta en geniş kapsamda... Erhan Abi’nin cevabı da konuya farklı bir bakış açısı kattı. Stefan Zweig’ın Mecburiyet isimli kitabının incelemesinde de böyle bir konuya değinmiştim. Sonuçta savaşa girmek için de bir inanca sahip olmak gerekir. İsmini ne koyarsak koyalım. Atatürk de zaten pragmatist biri olarak halkın inancını hep yüksek tutmaya çalışmış bir lider. Çanakkale Zaferi’nde inancın katkısı yadsınamaz. Ama bu inancı dini inançla karıştırmamak gerekir :)
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.