Yorum

Fazıl Şengül isimli okurun asıl gönderisini gör
Fazıl Şengül okurunun profil resmi
Varoluşsal depresyon/problem Yunus kardeşimizin dediği gibi bir boşluk ve sorgulamayı beraberinde getirir. Fakat şu detay mühimdir; Aşkı reddetmek başkadır, aşk ile karşılaşılmamış olmak başka. Biz burada bir reddiyeden söz ediyor isek bir sancı ve gaflet durumu bulunmaktadır. Sancı ve gafletin kapısı ise insanı boşluğa sürükler. Yani varoluşsal depresyona. Bu olay birkaç evreyi içinde barındırır. Kişi evvela boşluğa düşer. Bu boşluk insana zulümdür o yüzden debelenir/ bir nevi sorgular. Şayet kurtulursa ne âlâ.. Fakat kurtuluş o insan için uzak bir yol ise kendini kandırma yoluna başvurur. Yani inkara.. Bu inkar ise varoluşsal depresyonun devam ettiğini gösterir. Bu olayı bir hastalık gibi de düşünebiliriz. Yalnızca o insan şifasını bulamamıştır. Şifasını bulamadı diye hasta değil diyebilir miyiz? #172527965 İbni Sina’nın da dediği gibi insanda aşkın varlığı gerçektir. Nitekim Allah’da, ona ruhumdan üfledim buyurmaktadır. İçinde ateş olan bir varlık, ateşi inkar ediyor diye ateşin varlığını tartışabilir miyiz? İşte o ateş bir varoluşsal sancıdır. Ve her insanda bulunur; kimi onun varlığıyla kavrulur kimi yokluğuyla..
Yunus Emre okurunun profil resmi
Esasen varoluşsal problemler sebep depresyon ise sonuçtur. Sen yazana kadar varoluşsal problemlerin varoluşsal depresyon olarak ifade edildiğini görmemiştim, tam bir şeyler yazıyordum ki yine de bir bakayım dedim ve varoluşsal depresyon başlığı altında bir çok şey yazıldığını gördüm ki bunun inanılmaz bir akıl tutulması ve galatı meşhur olduğunu düşünüyorum. Bu mesele o kadar çeşitli şekillerde ifade edilmiş ki mantık, kavram ve usa dair az da bir görgüye sahip olan bir kişi ortada kriz denircesine bir kavram kargaşasının olduğunu görür. "Varoluşsal kaygı, bunalım, depresyon, sancı, kriz" tek bir şeyin bunca farklı kavram ile ifade edilmesi meseleye ilişkin altı doldurulmuş bir kavramsal çerçevenin olmadığını gösteriyor. Zira başta dediğim gibi varoluşsal problemler rasyonalitenin konusudur, varoluşa ilişkin bir düşünsel faaliyettir. İşte "ben kimim, neyim, neden varım, nereden geliyorum, nere giriyorum" gibi sorular varoluşçu felsefenin konusudur. Nasıl kelam ve İslam felsefesinde sıfatlar, subuti sıfatlar konusu/problemi rasyonal bir tartışma konusu ise yukarıdaki sorulara cevap aramak da varoluşçu felsefenin meseleleri/problemlerdir. Depresyon dediğimiz kavram ise bir duygu durum bozukluğu ve tıbbi bir hastalıktır. Yine tekraren başta ifade ettiğim gibi varoluşsal problemler sebep depresyon ise sonuçtur bu durumda. Dolayısıyla ben aşka ilişkin onun varlığını reddedenlerin rasyonal bir faaliyet içerisinde olmalarından ziyade muhtemelen aşka ilişkin bir yoksunluk yahut bir problem yaşamış kişiler olabileceklerine düşünüyorum. Zira aksi takdirde de aşkın varlığını rasyonal bir çerçevede inkar etmek de bir ahmaklık olacaktır. Böyle ahmakça bir tutumu da, bir noktada rasyonal bir düşünme faaliyetinin konusu olan varoluşsal problemlere ilişkin sorun yaşayan kişilere nispet etmek dediğim gibi o kişilere bir övgü olur.
Yunus Emre okurunun profil resmi
Yani şu noktada mesele Fazıl ile benim aramdaki bir tartışma olmaktan ziyade kavrama ilişkin bir tartışma. Yani tartıştığım şey Fazıl'ın düşüncelerinden ziyade onun kullandığı bir kavrama ilişkin, en azından bu son yazdığım yorumdaki mesele bu.
Yunus Emre okurunun profil resmi
Yine de her halükarda aşkı reddeden kişilerin hangi bağlamda olursa olsun problemlerinin varoluşa ilişkin olduğunu düşünmüyorum ve bu konuda Fazıl'a katılmıyorum. Problemleri benim nazarımda gaflete, ahmaklığa vesaire ilişkin. Varoluşsal problemler ise bence olumsuz sıfatlarla zikredilebilecek bir problem değil. Varoluşa ilişkin her türlü düşünme faaliyeti ve bu anlamda yaşanılan problemler bence değerlidir. Aşk dediğimiz olguyu reddetmenin sebebi ise ahmaklıkla ilişkili bir şekilde böyle bir sebebe bağlanılamaz bence.
Fazıl Şengül okurunun profil resmi
Değerli yorumların için eyvallah Yunus. Seninle aynı fikirde olmak isterdim lakin önceki yorumlarımda ve alıntılarımda bahsetmeye çalıştığım gibi; birçok filozof ve zatım bu konuyu bu şekilde ele alıyoruz. Aşkı varoluşla ilişkilendiriyor ve bahsettiğimiz gibi bunu kabul etmeyenlerin bir sancı ya da kriz geçirdiğinden bahsediyoruz. Gerekli metafor ve görüşlerimi yazdığımı düşünüyor ve tekrara düşmemek için fazla söz kalabalığı yapmamaya karar veriyorum. En büyük varoluşsal sancı aşkın yani Yaratıcının yokluğu diyor ve veda ediyorum :)
Yunus Emre okurunun profil resmi
Bu konuşulmaya ve tartışılmaya devam edilesi bir meseleydi. Meseleye dair konuşmaktan ve tartışmaktan zevk aldım Fazıl'cım, teşekkür ediyorum görüşlerin için. İkimiz de bir ipin ucundan tutup çekmeye devam ettik, nihai anlamda tuttuğumuz ipin tek bir ip olduğunu ve bir ucundan senin diğer ucundan benim çektiğimi düşünmüyorum. İki farklı ipi iki farklı uçtan çekmek gibiydi, ipler zaman zaman birbiriyle kesişse de. Sen onların aşkı kavramsal/ussal olarak reddettiğini düşünüyorsun, ben imgesel/duygusal olarak. Söylenebilecek şeyler var ama şimdilik Eyvallah o halde. :)
Fazıl Şengül okurunun profil resmi
Bir sonraki sefere inşallah. Şuan uzun bir yolculuğa çıktım. İki gün içinde yaklaşık iki bin km yol yapacağım :)
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.