İşçi bir kavramdır. İşçi denilince haliyle aklımıza sanayi işçisi geliyor. Ama aslında öyle değil. İşçi kavramı bir üretimsel ilişki biçimini tarif etmek için kullanılmış bir kavramdır. Kavramın tarifi bu ilişki sürecinin içinde tarif edilir. Yani bir insan yazılımcı da olabilir, ayakkabı boyacısıda olabilir, futbolcu da olabilir, ev temizlikçi de olabilir. Ürettiği metanın ya da ürünün niteliği ne olursa olsun. Ürettiği ürünün değeri ne olursa olsun. Üretim sürecinde “bedenini ve benden gücünü” kullanarak üretim yapıyorsa ve yaşamak (beyin de bedenin bir parçasıdır, beyin gücü de bir beden gücüdür) içim beden gücünden başka aracı yoksa emekçidir. Yani bir medya patronunu düşün, bu adamın tv’leri var gazeteleri var bu adam bu tvlerden ve gazetelerden para kazanıyor. Fakat bu tv ve gazetelerin üretim araçlarının kendi kendine çalışması ve üretmesi imkansız. Orayı üretim yapacak hale getirecek başka insanların emeği yani benden gücü gereklidir. O üretim araçları başkalarının emeğiyle çalışır ve başkalarının emeği üzerinden üretilen artı değer patronun cebine gider. Patron böylece çok zengin olur. Ama kendi ürettiği videolarla kendi hazırladığı içeriklerle para kazanan bir YouTuber’in de çok para kazanma ve zengin olma ihtimali vardır. Ama bu YouTubeber patron değildir emekçidir. Ne kadar çok para kazanırsa kazansın, ne kadar lüks yaşarsa yaşasın yine de emekçidir. Çalışmazsa, üretmezse yaşayamaz. Ama bir patron çalışmadan hayatının sonuna kadar yaşayabilir ve hatta çalışmadan servetine servet katabilir. İşçi ve emekçi kavramı katmanlı bir kavramdır. Yani yekpare tek tip, 19. yüzyılda proletarya diye tabir ettiğimiz bir işçi sınıfı yoktur. Ama burjuvazi işçilerin kafalarını karşıtırmada mahirdir. Dijital devrim, sınıfların çöküşü, tarihin sonu vb gibi post modern zırvalıkları kullanarak sömürü düzenini ve sınıf çelişkilerini perdelemek, gerçekleri gizlemek için çok başarılı yöntemleri vardır.