Mahmut (ana karakter) kesinlikle denize dönmeye karar veriyor. Kimi insan kara insanıdır - kimisi deniz. Halikarnas Balıkçısı'da karakterlerini yaratırken bu ayrımı iyi gözetiyor. (incelememde bunun üstünde genişçe durmuştum) Kara insanı olmak Mahmut'un karakterine çok tersti, çocukluğundan beri tutkulu bir şekilde denize aşıktı; toprak onu doyurmadı, evinin sıcaklığı da eksikti, eşi mal mülk peşinde bir kadındı, açtığı bu yeni sayfa ona daha iyi bir hayat sunmadı. Bir deniz insanının hayatının sınırlanmasının onda yaratacağı psikolojiyi anlamak mümkün geliyor bana. Mahmut evi, toprağı terk edip gitti diye ona hiç kızmıyorum, kendi hayatı için yapması en doğal olanı yaptı; vicdanını susturdu ve mutlu olduğu hayatı seçti.
Şaşırdığım ya da beklediğim diyelim; asıl hayatının kadını olması istediği Fatma ile karşılaşmasıydı. Beklentim fazlaydı ama çok doğal bir son oldu (romantikleştirmedi, ama o hissi verdi) 😀
Toprağın bereketi Mahmut'u etkiliyor, doğal olarak doğa tasvirleri vs. bahsedince hayal gücüm devreye giriyor ve bende okurken çok keyif alıyorum, ama insanların toprak kavgaları da bunun içinde, para hırsları da. Oraya gelene kadar her şey güzel 🙂
Kitabı okumanıza gerek kalmadı ben bayağı anlattım zaten 😅😅