senin için her şeyi yapmak istiyorum. bana yapacağın her şeyi affetmek istiyorum. yeter ki sen tut beni, taşı beni, salla beni, avut beni. yeter ki sev beni. kimseyi sevmediğin kadar sev. ama şimdi gel, tek bir penceresi bile olmayan bir mağara olarak icat ettiğim, duvarlarında ateş yansımaları, köpüklü şarap lekeleri, afişler, ölüm ve şeytan olan mutfaktan geçip gel. gerçekten birlikte yaşasaydık sürekli seni beklemem gerekirdi. gece gündüz, gündüz gece. günler kısalsın diye, bir de beni sevdiğinde gücüm olsun diye daha çok uyurdum. kapıyı üstüme kilitlemene gerek kalmazdı, rahatlıkla açık
bırakabilirdin, nasılsa çıkmazdım evden. para ya da giysiye de ihtiyacım olmazdı. bütün gün yatakta çıplak yatıp kapının kapanma sesini beklerdim. yatakta yatardık, arada birkaç lokma bir şey yerdik ama en çok içerdik, kimse bulaşık yıkamaz ya da evi süpürmez, temizlemez veya toplamazdı. bunlara gücümüz olmazdı. eğer sen kalkmaya, evi toplayıp süpürmeye ya da bulaşıkları yıkamaya çalışsaydın seni yatağa çekerdim, sen iç geçirip gülerdin, çok yorgun olurdun, ben de öyle, bir yudum daha şampanya içerdik, sen beni öperdin ve her şey şampanya tadında olurdu. beni yalnız bıraksaydın yine uyur seni beklerdim. dışarısı sessiz olurdu, giderek daha da sessizleşir ve bir zaman sonra tümden sessiz olurdu. ölümü bekliyormuşum gibi.