Yine güzel bir inceleme kotarmışsın Uğurcuğum.Ayrıca da hoşuma gidiyor zira OP sever bir okurum. Bu kitabın bendeki yeri ayrıdır. Gerçi hangi kitabının yeri ayrı değil desen cevapsız kalır sorun.
Bir paragrafta "ben" anlatıcıyla aktarırken araya soktuğu "o" anlatıcıyı o kadar yakıştırır ki, pes ya da senin demenle çüş OP çüş dedirttirir adama.
Kalemine sağlık
Abi teşekkür ederim, dediğim gibi geç tanıştım ama 30 yaşında okumanın keyfini çıkarıyorum.
O kısımda çüş demesem de "oha artık senin kalemine" dedim. Hatırlarsın Abi aynı benzer bir paragrafı da Kara Kitap'ın son birkaç sayfasında da yapmıştı OP, hatta Tahsin Yücel filan bu kısmı çok eleştirmiş, bozuk roman tekniği ve Türkçe demişti ama dediklerinin aksine ise benim kitapta Türkan Şoray ve telefondaki "adresini ver" konuşması ile beraber en çok hoşuma giden yerdi.
Yalan romanını okudum ben. Lineer bir roman. Dili sorgular. Dil üstünden de yalanı. Zaten üstat dil konusunda çok titizdir ama asla uyuşmaz kanlarımız. Roman dışında Dil Devrimi ve Sonuçları kitabını da okudum. Katılmam kendisine. Çok ideolojik bulurum. Okursan konuşuruz. Özellikle dil muhabbeti yaparız.
İnsan şu yorumlardan bile neler kazaniyor. Lakin vakit yetmiyor.orhan pamuk okumayanlardanim malesef ve tahsin yucel,ve hasan ali toptaş, kafka... Ve daha bir çok yazar .kitapların hepsi bir agızdan bana
youtu.be/aYDgvuuVNQQ
Şarkısını söylüyor " sen bana gec kaldın" diyorlar. Utanıyorum bu yaşa kadar neden bu yazarlarla gercek anlamda tanışmadım diye.ve 
Otuz Beş Yaş 'a yazdığım incelemede bahsettiğim gibi "Bazen diyorum. Lisede bize bu insanların hangi akıma mensup oldugunu anlatmak yerine kitaplarını okutup hislerimizi sorsalar, daha sonra hislerimizi alevlendiren yazar ve şairlerin hayatlarını merakla biz araştırsaydık edebiyata olan ilgimiz daha derin olurdu sanırım." diyorum.
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.