Yani insanın çıkmazı biraz pozitifist paradigma ile birlikte daha da keskinleşti. Öyle ki insanın salt aklı ile bile huzuru ve süküneti bulacağını savunuldu. Tıpkı daha öneceki Teolojideki metafizik gibi bir anlam yüklendi. Ancak bu durum günümüzdede anlaşılacağı gibi yetersiz kaldı. Özne- nesne ayrımına benzer bir durum duygusal ve analitik şeklinde yansıdı. Oysa bu her anlamda yetersiz. Belki duygu ve düşüncemizin birleşeceği bir noktada daha sağlıklı bir yaşam yakalayabiliriz. Evet biz duygularımızı takip ederken, düşüncemizde bize ışık olacak yolumuzdaki tehlikeler karşı bizi denge de tutacaktır. Aslında tarihte bu durumun örnekleri vardır. Yani Vahdet’i vücutu savunanları gibi bir şey karşımıza çıkmaktadır. Ama tabi ki her çağın kendine göre karakteri ve araçları vardır. Bütün bunları düşünerek insan kendisi ile bütünleşmeyi yakalayabilir. Ama hangimiz buna cesaret edip bu yolda yürür orası bilmem...