Evet Hangisi ?
Kimse siyasi veya şahsi nüfus veya menfaat maksadıyla veya sair surette olsun din duygularını veya dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Vaktiyle din devleti kurma sevdasına kendilerini kaptıranlar ve halkın dini duygularını sömürerek iktidar peşinde koşanlar da oldu. Daha saltanatın ve hilafetin kaldırılmasını müteakip bu işlere giriştiler ve 12 Eylül'den kısa bir süre önce de işi doruk noktasına getirdiler." "İslamiyet "Devletin başında bir hanedan veya bu hanedana mensup bir hükümdar icap ettirir" dediler. Halbuki sevgili vatandaşlarım, İslami esaslara göre, irsi Devlet Başkanlığı yoktur. Hazreti Peygamberden sonra gelen ilk 4 halifeden hangisi bir diğerinin oğlu veya akrabasıydı?"
gizli Kur'an kursundan,tarikattan geçiliyor mu ki?
Erzurum'a ilk gelişimde yine sizlere burada hitap ederken, okullarımıza din dersi koyacağımızı söylemiş, çocuklarımızı gizli Kur'an kurslarına göndermemenizi istemiştim. İşte bunu Anayasaya da koyduk. Bu suretle çocuklarımıza dinleri, diyanetleri, aziz Atatürk'ün söylediği gibi, Devletin okulunda, Devletin eliyle öğretilecektir."
Reklam
lafta guzelmiste Sayın Evren :)
Hudutsuz ve sınırsız hak ve hürriyet olamaz. Eğer böyle bir hak ve hürriyet anlayışı kabul edilirse, insanlar arasında eşitlik ortadan kalkmış olur. Çünkü gerek kendisinin, gerek mensup olduğu bir zümrenin kaba kuvveti veya ekonomik gücü sayesinde birtakım insanlar, diğerlerinin hak ve hürriyet sahalarına girerler. Onları hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakırlar. Böylece vatandaşlar arasında eşitlik de kalmaz. Adaletten de söz edilemez. Halbuki, bir toplumda, bir memlekette insanların hür olduklarını, her çeşit hak ve hürriyetlere sahip bulunduklarını söyleyebilmek için; bu insanların hepsinin ve herbirinin aynı hak ve hürriyetlerden eşit surette ve aynı derecede yararlanabilmesi lazımdır. Hürriyetler tarihine bir bakacak olursak, şu ilkeyi görürüz: "Herkesin hak ve hürriyeti, başkalarının hak ve hürriyetlerinin başladığı noktada sona erer". Bu sınır, bu saha, Anayasalar ve kanunlarla belirtilir ve kimsenin kendi hak ve hürriyetlerinin sınırını aşmamasını devlet gözetir ve sağlar. Hak ve hürriyetler bakımından, vatandaşlar arasında eşit sahalar ve sınırlamalar bulunacağı gibi, vatandaşla millet ve Devlet arasında da böyle sınırlar mevcuttur. Madem ki, bir arada yaşamaya mecburuz. Madem ki, birlikte hür ve bağımsız olarak yaşayabilmek için, bir Devlet kurmuşuz, o halde toplumun yararına ve Devletin yararına olarak, bazı hak ve hürriyetlerimizin de belli sınırları olması bir zarurettir.
Laiklik
Bütün geçmiş konuşmalarımda laikliğin din aleyhtarlığı, din düşmanlığı olmadığını tekrar tekrar belirttim. Nitekim, Anayasamızın 24 'üncü maddesi din ve vicdan hürriyeti başlığı altında şöyle diyor: "Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir "İbadetler, dini ayinler ve törenler serbesttir "Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya zorlanamaz. Dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya da zorlanamaz. "Kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz
Laiklik
Devletin, ne de Devlet içinde herhangi bir kuruluş veya kişinin, bir kimseye "Senin dinin var mıdır? Yok mudur? Varsa sen hangi dindensin? O din içinde hangi mezheptensin?" diye sormaya hakkı ve selahiyeti yoktur. Hele bu gibi sorulara cevap alabilmek için, kişileri zorlamak kimsenin elinde değildir. Din, kul ile Allah arasında bir
Laikliği sanki bir din düşmanlığı imiş gibi göstermeye çalışanlar, yalnız kendi dini inançları bulunmayanlar veya İslamiyeti ezmeye uğraşanlar da değildir. Maalesef, dini inançları kuvvetli olduğu halde, dinimizin esaslarını tamamen kavrayamamış olanların da laikliğe karşı cephe aldıklarını senelerden beri görmekteyiz.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.