Gül Yetiştiren Adam
Gününü değerlendirmeye bakacaksın… günün nasıl değerlenir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler… işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun… işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
O zaman bahçede gezinmem ki,
NYU’dan Jonathan Haidt çok farklı bir görüş ortaya koyuyor. Ahlâkın altı temeli olduğunu ileri sürüyor: özen ve zarar; adalet ve hile; özgürlük ve tahakküm; sadakat ve ihanet; otorite ve yıkıcılık; kutsallık ve yozlaşma. Hem deneysel hem de gerçek dünya verileri gösteriyor ki, libareller tercihen ilk üç hedefe, yani özen, adalet ve özgürlüğe değer veriyorlar. (ve Kohlberg formülletine uyacak şekilde, sadakat, otorite ve kutsallığı küçümsemeleri pek çok açıdan geleneksellik sonrası düzey ile eş anlamı). Bunun aksine, muhafazakârlar sadakat, otorite ve kutsallığa fazlasıyla değer veriyorlar.
Gazeteci Erol'un haber yapmak için gittiği televizyon binasında sinemacı muzo ile tanışmasıyla başlayan sohbet röportajlarını anlatıyor. Muzo Anadolu'dan İstanbul'a okumaya gidiyor ama televizyoncu oluyor. Kitapta sekülerizm ve ahlak kavramının çöküşü üzerinde durulmuş. Köy-kent meselesinin sık sık dile getirildiği, sade bir dille
Bu kötülüğü ister Şeytan, ister yozlaşma, ister ahlaksızlık olarak nitelendirin... karanlık güç yaşıyor ve her gün biraz daha büyüyor. Bunu görmezden gelmeyin.
Bütün mesele, kaldıracın sapını bulabilmekte. Bir tek insanın ruhunu nasıl yönetebileceğini öğrendin mi, diğer bütün insanları da elde edebilirsin. Nasıl mı?
Ruh aslında yönetilemeyen bir şeydir.
Onu kırmak, çökertmek gerekir. Oraya bir çomak sokup parmaklarını batırdığında o insanı elde ettin demektir.
Karşındaki insanın kendini küçük
Yirmi yıl önce Türkiye’sinden insan profilleri okuduk yazardan. Geçen yirmi yılda ne değişti, sahte şeyhler şehre indi. Toplumsal yozlaşma, umutsuzluk, zorlaşan hayat şartları tepki veren seslerin kısılmasına sebep oldu. Tecavüz, taciz, hırsızlık daha kabul görür oldu sanki. MUTLULUK her geçen gün bizden uzaklaşıyor…
MutlulukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202036,1bin okunma
Toplumcu gerçekçi yazarlardan Sadri Ertem'in bu eserinde önce bireysel sonra sosyal toplumu etkileyen ahlakî yozlaşma,sömürü,sapkınlık,çıkar ilişkileri şeklindeki unsurları Anadolu'nun bir köyünde gelişen olaylar ve ayaklanmalar zincirinde anlatıyor.İlk başlarda beni etkilese de kitaptaki bir iki paragrafla başlayan bazı anlatımlar rahatsız edici olmaya başladı.Kitabın sonu beklentimi karşılamadığı gibi sanki havada kalmış gibiydi:(Malesef sevemedim
*Gecenin sonuna yolculu 1932 yılında basıldı.
*Yazarın ilk roman özelliğini taşıyor.Le monde isimli *Fransız gazetesinin yüzyılın 100 kitabı listesine 6 sırada giriyor.
*Yeraltı edebiyat türüne ait bir kitap.
*Kitabın otobiyografik yönleri var.
*Kitap bir çok yazar tarafından beğenilmiş.
*Hakan Günday defalarca okuduğu, kitaptan ilham aldı