‘’Dede?..’’ dedim, ‘’Bakele ne demek?’’
Anlattı.
‘’Canım’’ demekmiş.
Ve ‘’Aşkım’’ ve ‘’Bir tanem’’ ve ‘’ Her şeyim’’ ve ‘’Ömrümün varı’’ ve ‘’Gözümün nuru’’ ve ‘’Kalbim’’ ve ‘’Işığım’’ ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş.
İlk ‘’Canım’’ demek istediğinde ar etmiş dedim, ‘’Hanım’’ dese ‘’malım’’ demiş gibi olur diye korkmuş, ‘’Vesile’’ dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onu içini, yüreğini, sevdasını, fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. ‘’Baksana’’ dese olmaz, ‘’Bak hele…’’ demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söylediklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, ‘’Anladım İbrahim….’’ demiş. ‘’ Anladım….’’ Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.’’
hiçbir söz bizi töhmet altında bırakmasın
ya da kurulanmasın
çocukluktan arta kalan gözyaşları...
babam kuytu konuşur ve susardı.
katrana bulanmış bir ağacın aleviydi o.
dönmem diye düşünürken
tavaf oldum ona.