Kıskanmak bir dert, ancak kıskanılmamak ise başka bir dert. Kıskanıldığında bunalıyorsun, kıskanılmadığını hissettiğinde ise derde kalıyorsun. Kendini boşlukta hissediyorsun. Öyle ise nasıl çıkarız bu işin içinden?
Asıl olan bu değil mi?Yaşarken de öldüğünde de çiçek açabilmek. Halbuki bir türlü sadeleşemiyoruz. Çünkü her yer buram buram gelişmişlik kokuyor. O kadar geliştik ki sonunda kendimizden geçip yolumuzu kaybettik!
Zıvanadan çıkmış bir insanlık; adeta günlük egzersiz kıvamında, herhangi bir sayıdan öte değer içermeyen katledilen insanlar, çocuklar.
Bir tarafta çağdaş, medeni dünya ama aynı dünyanın içinde yaşayan binbir sefalet, trajedi...
Hakkında en çok konuşulan ancak en az yaşanan şey sevgiymiş gibi geliyor. Hepimiz onu arıyoruz ama ne olduğunu da anlamış değiliz sanki.Yaşadığımız sorunların temelinde hep onun eksikliğinden söz ediyoruz. Hani becerebilsek tüm dünya tamam olacak