Bir zaman, hayatı mânalandıran Doğu dünyası, şimdi sevincini yitirmiş, çilesiyle başbaşa kalmış görünüyorBüyük olanı unutmuş gibi, düşünemiyor gibi sadece dünya sıkıntılarının yükünü büyük olarak tanıyor. Aşk olmayınca meşk olmazmış; şimdi Doğu sevgisiz, hareketsiz, çilesi ile, o büyük dünya sıkıntısı ile başbaşa.. Şüphesiz çekilmez ezici bir şey, bu. Fakat hiçbir sevinç kaynağını da yanaşmıyor. Daha doğrusu sevincini apaçık ortaya koyamıyor, açıklıkla göremiyor, sevmesini bilmiyor. Ama hiçbir şeyi sevmesini bilmiyor. "İn- sanoğlu" denen kendisi, kendi gözünde bir nefret konusu olup çıkmış. Birçok şeyi bilir ve inanır görünür. Bu arada insanoğlunun eşre- fi mahlûkat olduğunu da bilir. Lâkin ona, bir sevgiyle, yaradılmışların en şereflisi olarak uzanamıyor, sevmiyor ve pek tabii olarak da se- vinemiyor. Hayvanları da seven yok gibi. "Falan kimsenin horoz merakı var öyle seviyor ki şu kadar horozu var, hep onunla meşgul diyorlar", gidip bakıyorsunuz adamın sevgisi ne de sevinci var. Bü- tün mesele horoz döğüştürüp geçimini temin etmekte. "Şu adam çiçek seviyor" diyorlar. Biraz yakından görünce diyorsunuz ki “O, yalnız bahçesindeki çiçekleri, sahip olduklarını seviyor, sahip olmadıklarına ilgisiz. Hatta komşu bahçesindeki çiçekler, kıskançlık konusu olmuş, elinden gelse onların kökünü kazıyacak..."