Seriyi bitirdiğim için seri ile ilgili genel yorumumu ilk kitapta yorumum da belirtmek istedim. Seriye yüksek bir beklenti ile başlamamıştım. Genç fantastik olarak düşünüyordum ama birinci ve ikinci kitap beklentimi o kadar yükseltti ki seriyi beğenmiştim, üçüncü kitabı okuyana kadar. İlk iki kitapta ne kadar hızlı yükseldiysem üçüncü kitapta o kadar hızlı çakıldım. Ikinci kitapla beraber artan gizemi, soruları o kadar basit bir şekilde üzerinden geçmişti ki seriyi tekrar okumak veya önermek istemedim. Bu yüzden de elimden çıkaracağım seriler arasına girdi.
Kitapta sevdiğim kısımlar, Antik Roma'dan esinlenerek yazılması, politik oyunlara yer vermesi ve oluşturduğu mitoloji ve tanrılar arasındaki rekabet hoşuma gitti. Hoşuma gitmeyen kısımlar ise,Dipnotlar'da beklentim evren hakkında daha detay vermesi idi ama yazarın geyiklerini okumak beni daralttı, kitaptaki yazım hataları ve son kitaba doğru artan ve konunun önüne geçen cinsellik seriden beni soğuttu.
Mia Corvere babasının idamını edilmiş, annesi küçük kardeşi ile beraber felsefe taşı hapishanesine sürgün edilmişti. O ölüme terk edilmişti. Kendisini öldürecek olan askerlerden son dakika gölge yardımı ile kurtulur. 10 yaşında olan Mia, ailesine bu yıkımı yaşatanlardan intikam almak için yemin eder ama bunlar devletin en iyi korunan ve en güçlü insanları olduğu için işi çok zordur. İyi bir eğitim almak ve onlara yaklaşmak için Kızıl Kilise'e katılmak ve Kılıç olmak zorundadır. İntikamını alabilmek için Kızıl Kilise'nin sınavlarından geçebilecek ve Kılıç olabilecek midir?
Türk yazardan epik fantastik bir yolculuğa başlamak çok keyifliydi. Biraz önyargılı başlamıştım. Hatta ilk 20 sayfayı geçene kadar bu önyargım devam etti. 20'lerden sonra yazarın anlatış tarzı, hikayenin hızlanması ile kitap beni içe çekti diyebilirim. Bölümlerin karakterlerin ağzından anlatılması ve aynı zamanda karakterlerin geçmişlerine de