gözleri aşkın ve ayrılığın anayurduydu. buğusunu güzel sözlerin emdiği uzun bir günbatımıydı ağzı. bu yüzden bir sızıydı herkesin içinde. başını kaldıran da eğen de aynı umutsuz uzaklıkla dururdu. gülüşü, dağılmış orduları önce toparlar, sonra yeni bir yenilgiye sürerdi. ben, kalbim ağzıma kadar büyümüş, köküne su yürüyen ağaç yaprakları gibi
Sayfa 100 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 19. Basım
“Yüksek sesle derdin; yaşamak, alçak bir sesle de: ölmek Ve hep söylerdin yeniden: var olmak.” Rilke
Sayfa 21 - Türkiye Felsefe Kurumu
Reklam
Dişi. Bu etiket benim için ne yapıp ne yapamayacağımı dikte etmekten başka hiçbir şey yapmamıştı: İzinsiz bir yere gitmek yok. Açık giyinmek yok. Çok yüksek sesle veya kaba konuşmak ya da eğer erkekler konuşuyorsa herhangi bir şekilde konuşmak yok. Hayatımı göze ne kadar hitap ettiğimin sürekli olarak farkında olmadan yaşamak yok. Bir koca için ardı ardına erkek evlat doğurmak ya da bir oğlana zafere ulaşma gücü vermek için bir Krizalit'te can vermekten başka bir gelecek yok. Sanki tüm varlığım sımsıkı saran bir kozanın içindeydim.
Korkuyu ifade etmek iyileşmenin bir parçası.
"Bir korku, fobi, panik atak ya da takıntılı düşünceyle boğuşuyorsanız, içsel yaşamınızın hapishanesinde tutsak olmanın nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyorsunuzdur. Kendi içinize girdiğiniz zorlu zaman (sürekli endişelenmek, baskın duygular, sinir bozucu hisler) duruşmaya da mahkûmiyet olmadan verilmiş bir müebbet hapis cezası gibidir. Korku ve endişeler, gününüzü ve yaşamınızı sınırlandırarak dünyanızı küçültür ve canlılığını yok eder. Bu şekilde yaşamak çok yorucu olabilir. Bir yol bulmak düşündüğünüzden daha kolaydır. Sadece başka türlü bir müebbet hapis de cezanızı çekmelisiniz; en kötü korkularınızın yarattığı cümle ile... Bu cümle muhtemelen çocukluğunuzdan beri sizdeydi. Bu cümle yüksek sesle de söylense, sessizce de ifade edilse umutsuzluğunuzu derinleştirir ancak diğer yandan sizi hapishane kapısından çıkarıp yeni bir anlayış ve çözüm dünyasına da götürebilir."
Sayfa 135 - SOLA UNITAS YAYINLARI
Köylük yerde yaşamak, hayatta kalabilmektir. Hayatta kalmanın da mutlulukla mutsuzlukla bir ilgisi yoktur. Dertli ya da dertsiz insanlar vardır yalnızca. Ve dert elle tutulur, gözle görülür bir şeydir: öyle uzun boylu tanımlamalara, açıklamaları gerek yoktur. Elle tutulur gözle görülür ayrıntılarla dile getirilir elbette; ayrıntılar yetmeyince yüksek sesle haykırılır. Hepsi bu kadar işte...
Sayfa 58 - Yapı Kredi yayınlarıKitabı okudu
Cesurca ölmek yerli için bir ideal, bir görevdi. İşte, bunu kanıtlayan görkemli ve yürekler acısı bir anlatı: "Siyu kabilesinden üç yerli atlarına binip yerleşim bölgesinin yanındaki otlakta bulunan yüksekçe bir tepeye doğru sıra hâlinde ilerlemektedir. Ölüme mahkûm edilmişlerdir ve infaz saati yaklaşmaktadır. Birkaç ay önce isyan bayrağını
Reklam
272 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.