"Yunan işgali altındaki kasabalarımızdan birinde çok zengin bir adam vardı, adı Hüseyin Ağa'ydı... O'na göre, paradan daha kutsal hiçbişey yoktu... Çıkarı yolunda, işleri tıkırındaysa, yurdunu düşmanın işgal etmesi ona göre önemli değildi; yeter ki o, bunu bile fırsat bilip para kazansın... "
Sayfa 32 - Adam Yayınları 4.Basım Aralık 1993Kitabı okudu
'' 1919 nisanının 18-20’nci günlerinde de Kuzeydoğu Anadolu’da Kars ve Ardahan, mütareke kayıtlarıyla Ermeniler tarafından işgal edildi. Halbuki Ermenilere ne yenilmiştik, ne de yenilebilirdik. Fakat galip devletlerin kaprisleri onlara bu toprakları sunuyordu. Bu vilâyetlerde, ne demek olduğu iyi bilinen Ermeni tehlikesi, oralarda -Müdafaa-i Hukuk- teşekkül ve hareketlerine hız verdi. Nisan ve mayıs aylarında Ege ve Akdeniz kıyılarında işgaller başladı. 29 nisanda İtalyanlar Antalya’ya, 11 mayısta Yunan askerleri Fethiye’ye çıktılar. 13 mayısta İtalyanlar Kuşadası’ndadırlar. Nihayet 15 mayıs ve İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali. ''
Reklam
Batı Trakya'nın Yunanlılar tarafından işgali 14 Mayıs 1920'de başladı. İtilaf Devletlerinin yardımıyla Yunan kuvvetleri kısa bir sürede Batı Trakya'yı işgal etti. Yunan işgali, Batı Trakya Türklerini ayrı bir hükümet kurmaya yöneltti. 25 Mayıs 1920'de Gümülcine'nin Hemetli (Organi) nahiyesinde "Batı Trakya Hükümeti" adıyla kurulan yeni hükümetin reisliğini Peştreli Tevfik Bey, genelkurmay başkanlığını ise Yüzbaşı Fuat (Balkan) Bey yaptı. Batı Trakya Türk Hükümeti, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile ortadan kalktı. Böylelikle farklı tarihlerde hükümet kurma girişimleri başarısız olan Batı Trakya Türkleri Yunanistan'a bağlandı.
Sayfa 8 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Fener Rum Patrikhanesi Vekili Doroteos!
Patrik Vekili Doroteos, İzmir'in işgali üzerine Yunan ordularının Hristiyanlık adına mukaddes cihat yapmaları ve Türkiye'deki Rumların Yunan ordusuna katılmaları için resmi bildiri yayınlamıştır. Patrikhane'nin maddi imkanları ile Türkleri haksız, barbar ve cahil olarak gösteren binlerce broşür bastırılarak Avrupa ülkelerine gönderilmiştir. Papazlar vasıtası ile Yunan işgalini haklı gösteren mitingler, yürüyüşler ve gösteriler düzenlenmiştir. Avrupa ülkeleri başkentlerine din adamlarından teşkil edilen heyetler gönderilerek Yunanistan'ın politikasına destek sağlanmaua çalışılmıştır. Patrik Doroteos 20 Mart 1921'de Amerika'ya bizzat kendi giderek Yunan politikasının propagandasını yapmıştır. Patrik Amerika'dan bir milyon frank yardım toplamayı da başarmıştır.
Kara günler..
"İstanbul'un İşgali 13 Kasım 1918'den 6 Ekim 1923'e kadar süren beş yıl gibi uzun bir süreci kapsıyor. Bu konuda az sayıda kitap yazılması ve tarih kitaplarında ayrıntıya girilme- mesi düşündürücüdür. "Çanakkale geçilmez" diyoruz ama Çanakkale geçilmiştir, hem de hiç karşı koyulmadan, esir bir devletin boğazı olarak. Sadece üç buçuk yıl sonra, Çanakkale savunmasında şehit olanların kemiklerini sızlatırcasına İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan donanmaları Çanakkaleden geçip 13 Kasım 1918'de İstanbul'a demirlemiştir..."
Zorunlu göç sırasında Rumlar genellikle kıyı bölgelerinden iç bölgelere sevk edilmişlerdi. Bazen de göç ettirme, sadece bazı şehirlerdeki Rumlar'ın birbirleriyle yer değiştirmeleri şeklinde gerçekleşmişti. Her ne kadar zorunlu göçün sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için Nureddin Paşa tarafından ilgili makamlara emirler gönderilmişse de
Sayfa 127 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her ne kadar Ankara Hükümeti yetkilileri zorunlu göç kararının Yunan işgali altındaki topraklarda Müslüman ahaliye yapılan kötü muameleye karşı bir misilleme olmadığını belirtmiş olsalar da bu mesele yabancılar tarafından misilleme gibi algılanmıştır. Mesela Amiral Bristol, Doğu Karadeniz bölgesindeki Rumlar'ın zorunlu göçü hakkında Amerikan Dışişleri Bakanlığı'na yazdığı bir mektupta, Anadolu'nun bir bölgesinde Yunanlar'ın Müslüman ahaliye karşı yaptıkları baskının, Türkler tarafından Anadolu'nun başka bir tarafında göç ettirmeyle cevaplandırıldığını ve Müttefikler, Yunanlar'ın Anadolu'nun bir kısmını işgal etmesine ve burayı askeri operasyonlar için üs olarak kullanmasına izin verdikleri sürece bu durumun daha da kötüleşerek devam edeceğini düşündüğünü belirtmişti. Zira, Trakya'yı işgal eden Yunanlar, Edirne'den uzaklaştırılan Müslümanlar'ın geri dönmelerine izin vermemişlerdi. Bu Müslüman muhacirler İstanbul'da sefil bir halde kalmak zorunda kalmışlardı. Bununla birlikte Yunanlar'ın yaptığı uygulama ile Ankara Hükümeti'nin tatbik ettiği zorunlu göç arasındaki temel bir fark vardı. Yunanlar işgal ettikleri bölgelerdeki Müslümanlar'ı kendi işgal bölgeleri dışındaki yerlere doğru uzaklaştırılırken Ankara Hükümeti kontrol ettiği bölgelerin dışına Rumlar'ı çıkarmamıştı.
Sayfa 126 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
1921 yılının Ocak ayından itibaren Merkez Ordusu, Pontus İsyanı'na katılan ya da destek veren önde gelen bazı Rumlar'ı tutuklamıştı. Bu kişiler Amasya İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmışlardı. Bu mahkemenin verdiği cezalara bakıldığında; 199 Rum'un Pontusçuluk meselesine bulaştıkları, 7 Rum'un casusluk yaptıkları, 4
Sayfa 108 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Amiral John de Robeck, Lord Curzon'a gönderdiği 8 Eylül 1920 tarihli mektubunda Yunan işgali altındaki ya da Ankara Hükümeti'ne karşı diğer Müslüman unsurların isyan halinde bulunduğu bölgelerden gayrimüslimlere karşı birtakım katliam ya da yağma şikâyetleri gelmekteyse de Ankara Hükümeti'nin otoritesinin tam olarak tesis edilmiş
Sayfa 98 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
1919 yılının Nisan ayında Paris'te barış görüşmeleri devam ederken Hrisanthos, Paris'e giderek Venizelos'la bir görüşme yapmıştı. Bu görüşme hakkında Yunan Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği 25 Nisan 1919 tarihli telgrafında Venizelos, Rum temsilcilerin Doğu Karadeniz Rumları'ndan oluşturulacak küçük bir askeri birliğin
Sayfa 73 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1922 yılı sonlarında Lozan'da toplanan tarafları meşgul eden konulardan bir tanesi Türkiye ile Yunanistan arasındaki barışı tesis etmekti. Yunanistan'ı Lozan'da eski başbakan Eleftherios Venizelos temsil ediyordu. Türk delegasyonun başında ise İsmet Paşa vardı. Venizelos ile İsmet Paşa arasındaki görüşmelerde konuşulan konulardan
Sayfa 10 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Milli kimlik krizi yaşandığı için Ege'de 20 Türk adası fiili Yunan işgali altında olmasına rağmen büyük bir toplumsal tepki yoktur. (Bu kitabın ilk baskısı yapıldığında işgal altındaki ada sayısı 18'di.) Üstelik iki AKP'li başbakan Yunan ordusunun işgal ettiği Koyun ve Marahati adalarına pasaport göstererek turist olarak gitmişlerdir. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un sahip olduğu turizm şirketi Yunan ordusunun işgal ettiği Keçi ve Gavdis adalarındaki otellerin pazarlamasını yapmakta, bu otellere turist taşımaktadır.
İzmir’in İşgali
Hürriyet ve itilaf fırkasının Denizli’deki tutum ve davranışlarının Celâl Bayar (Galip hocanın) anılarından izleyelim. İzmir’in işgali ,Denizli’de elim tepki yaratmıştı .bununla beraber ,yerli Rumlarla Hürriyet ve itilaf Partisi’nin az sayıdaki adamları, mukavemet aleyhinde propagandadan geri durmuyorlardı .Bunlara göre itilaf devletlerinin yardımı ile ilerlemeye devam eden yunan ordusuna mukavemet boş yere kan dökmekten başka bir şey değildi. Denizli hürriyet ve itilaf Partisi’nin ileri gelenlerinden birkaç kişi, Yunanlılarla mücadele etmeye karar verdiklerini topçu alay kumandanına gidip söylemişlerdi. Vatansever Denizli halkı ,devamlı yapılan bu tahriklere rağmen ,böyle düşünmüyordu .Düşmanla mücadele fikrini ,her zaman Müftü Ahmet Hulusi Efendi temsil ediyordu. kendisini yakından tanırdım. medrese zihniyetini skolastik düşüncesini vatan muhabbeti ile birleştirmiş saf ve dürüst bir Türktü .Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin muhalifleri ise ,bu vatansever müftüyü devamlı bir şekilde ölümle tehdit etmişlerdi fakat uyanma yolundaki gayretlerini önleyememişlerdi! Denizli’de böylece savunma fikri uyanmış ,Redd-i İlhak cemiyeti adı altında işe başlamıştı .Denizli’de uyanan bu akım ilerlemiş ,düşmanı Sarayköy‘den ileri geçirmemek fikri doğmuştu .Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin “hiçbir savunma vasıtası olmayan bir Müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur!” şeklindeki fetvası Hürriyet ve itilafçıları çileden çıkarmıştır.
Sayfa 174Kitabı okudu
 Batı Anadolu,yunan ve İtalyan kuvvetleri,Erzurum’a kadar doğu Anadolu Ermeniler,hatay’dan Sivasa doğru güney bölgeleri Fransızlar,Marmara bölgesi İngiliz Fransız İtalyan ordularının işgali altına düşmüştür.yine Trakya yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.
İzmir ve Batı Anadolu yunan işgalinden kurtarılmıştı lakin İstanbul'daki işgal sürüyordu. Hiç şüphesiz ki 30 Ağustos zaferiyle Türkiye, Ağustos 1071'de adım attığı vatanı tekrar korumuş ve işgaline son vermişti. Eylül ayı sonlarında, Istanbul hariç Anadolu'nun işgali sona erdi. Mudanya'da itilaf devletleri'yle 4-11 Ekim'de yapılan görüşmeler sonunda mütareke imzalandı. Trakya'nın yunan askeri işgalinden kurtulması ve yönetimin devri 30 gün içinde tamamlanacaktı.
Sayfa 237 - KronikKitabı okudu
Resim