_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer.
_Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır.
_Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
O GECE
Ben dün gece ilk defa ağladım.
Basibos dolaştım şu tren Garinda Gözyaşımı karanlığa sakladım
Ömrümün belkide ilk baharında
Ne göz göze geldin,ne buse verdin Yüzüme bakmadan elveda dedin
Eğer sevmek değil üzmekse derdin
Ben severken ilk defa ağladım
Ötünce son düdüğü Trenin
kopuverdi yüreğimdeki yerin
aşk ile ölçülmez senin değerin
ben aşk için ilk defa ağladim
Sen kaybolup gittin karanlıklara
Bense issiz kalan boş sokaklara
Sevdalara düşüp hiçkiriklara
Kapilarak ben ilk defa ağladım
Yaralı bir hayvan gibi saklanmak için kendime kuytular arayıp dururken acı gerçeği kabullenmek zorunda kaldım: Kayboldum.
Kaybolmak ansızın başımıza gelen felaketlerden değil; bir zaman dilimine yayılarak, yavaş yavaş insana sezdirmeden gerçekleşiyor. Ancak son evrede kendini belli eden sinsi hastalıklar gibi iş işten geçtiği vakit anlıyorsun
"Sen, hayatım boyunca benimle konuşan ilk beyaz kadınsın. Deniz kabuğu filan alırken konuşurlar elbette ama hiç benimle ilgili som sormazlar."
İçimde bir şeyler kıpırdandı, yüreğimdeki ağır bir taş yerin den oynamış, yuvarlanmaya başlamıştı. Üzüntüyle ona dön düm, bakışlarım onunkileri ilk kez aynı yoğunlukta karşıladı. Aramızda, sözcüklerin olmadığı, sessiz, derin bir konuşma geçi yordu.
"Yıllar var ki hiçbir kadınla beraber olmadım."
Gözlerimi aniden kaçırdım. Gergin, ağır, ılık bir sessizlik başladı. Rüzgarın darmadağın ettiği saçlarımı düzeltmeye uğra- şıyordum. Acı doluydu söylediği; içtenlikle, hiçbir kızgınlık, yalvarma ya da ima içermeden, dolambaçsızca dile getirilen, eski bir acı. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. İçimdeki taşlar hızla yu varlanıyorlardı, duygularımın bir kaynaktan fışkırırcasına boşal malarından korktum. Ben de, diyecektim neredeyse, ben de uzun zamandır hiç kimseyle olmadım. Olamadım. Kendimi to parladım; bir kadının, yabancı bir erkeğe, kendi cinselliğinden söz etmesinin tehlikelerini biliyordum ne de olsa. Öylece kıpır damadan duruyor, sessiz, çaresiz bakışlarla okyanusu seyredi yordum. Rüzgar saçlarımı yeniden dağıtmıştı.
Çok uzaklaşmadın biliyorum zira yüreğimdeki yerin hala sıcacık.
Mesela; kırmızı hırkan duruyor koltuğun kenarında.
Koklasam "anne" kokar mı, bilmiyorum.
Sanırım, bu çevrede beni yanıltmak isteyen ruhlar uçuşuyor, yoksa yüreğimdeki ateşli ilahi coşku mu , benim çevremdeki her şey cennet gibi yapıyor bilmiyorum. Hemen her yerin önünde bir kaynak var , beni büyüleyen bir kaynak