"Sen, hayatım boyunca benimle konuşan ilk beyaz kadınsın. Deniz kabuğu filan alırken konuşurlar elbette ama hiç benimle ilgili som sormazlar."
İçimde bir şeyler kıpırdandı, yüreğimdeki ağır bir taş yerin den oynamış, yuvarlanmaya başlamıştı. Üzüntüyle ona dön düm, bakışlarım onunkileri ilk kez aynı yoğunlukta karşıladı. Aramızda, sözcüklerin olmadığı, sessiz, derin bir konuşma geçi yordu.
"Yıllar var ki hiçbir kadınla beraber olmadım."
Gözlerimi aniden kaçırdım. Gergin, ağır, ılık bir sessizlik başladı. Rüzgarın darmadağın ettiği saçlarımı düzeltmeye uğra- şıyordum. Acı doluydu söylediği; içtenlikle, hiçbir kızgınlık, yalvarma ya da ima içermeden, dolambaçsızca dile getirilen, eski bir acı. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. İçimdeki taşlar hızla yu varlanıyorlardı, duygularımın bir kaynaktan fışkırırcasına boşal malarından korktum. Ben de, diyecektim neredeyse, ben de uzun zamandır hiç kimseyle olmadım. Olamadım. Kendimi to parladım; bir kadının, yabancı bir erkeğe, kendi cinselliğinden söz etmesinin tehlikelerini biliyordum ne de olsa. Öylece kıpır damadan duruyor, sessiz, çaresiz bakışlarla okyanusu seyredi yordum. Rüzgar saçlarımı yeniden dağıtmıştı.