"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Senin yabani ot dediklerin, kendilerinin öyle olduklarını bilmiyorlar; sen onları yargılayıp mahkûm ediyorsun ama onlar kendilerini çiçek ve ot olarak bütün ötekiler gibi güzel ve önemli sanıyorlar...
Göçmen kuşlar da aynı biçimde davranıyor olmalılar; hiçbir dalgınlığa kapılmadan binlerce kilometre yol giderler, sonra bir önceki yıl yumurtalarının açıldığı yere geldiklerinde çevreyi kontrol etmeye başlarlar: Beyaz çiçekli atkestanesi ağacı burada mı? Ya şu yeşil araba? Ya çimenlere örtüsündeki ekmek kırıntılarını serpen sevimli kadın? Her şeyi inceden inceye incelerler çünkü Afrika çöllerinde geçirdikleri aylar boyunca o kadın ve o araba zihinlerinde yer etmiştir. lyi ama dünya sevimli kadınlar ve yeşil arabalarla doludur; Peki o halde belirleyici unsur hangisidir?
Bir görüntü değil bir korku, yuvanın çevresini saran havada yayılan kokuların bir araya gelmesidir: Bir an için leylak ile ıhlamurun kokusu birbirlerine karışmışsa işte yuva orasıdır, dönülecek doğru yerdir.
Ansızın, sabahlardan bir sabah gözlerimi açıyordum ve huzurun bezginliğiyle yükleniyordum; bu düz ve sorumlu hayat bana ait değildi, eylemlerin el ele tutuşup dönen çocuklar gibi kaygısızca birbirlerini izlediği sağduyu benim dünyama ait değildi.
Gezegenler arasındaki mesafenin tek sorumlusu değişik yerçekimi yasalarıydı; önümde uzanan ufuk farklıydı; bana daima Küçük Prens'i okuyan sen de bunu biliyordun: Her asteroitin kendine özel bir yurttaşı vardı. Senin baobap ağacını göz önünde bulundurmamana şaşırıyordum: Ceviz aynen baobap ağacı gibiydi. Sonra bana almak istediğin gül, asla onun yerini tutamadı.
Gül, insanın gözlerine, koku alma duyusuna hitap eder ama sonunda kesilir, bir vazoya girer ve en sonunda çöpe atılır gider. Oysa sevdiğimiz bir ağaç köklerini yüreğimizin çevresine salar, öldüğü zaman bu kökler kuruyup dökülürken anı olarak minik ama kalıcı izler bırakır.
Kimi zaman çocukluğumuzun bir noktasında birisinin bizi kenara çekmesinin, uzun bir değnekle, sanki duvara asılı bir coğrafi harita varmış gibi hayatımızın gelecek günlerini bize göstermesinin ne kadar güzel olacağını düşünürüm.