"Ses ezgin. Ses saygılı. Ses büyük. Ses kahır.
Yüreğin bütün heyecanlarıyla çarpıyor ses.
Dile getirdiği yaşantıların bütün acılarıyla
yaralı.
Bütün arzuların ürpertisiyle kanatlı.
Geri çekilirken susmuyor. İleri çıkarken
bağırmıyor.
Bağırıyor da hiçbir acıyı incitmiyor. Hiçbir
kalbi yormuyor.
Ses, insanın sustuğu ne varsa onların
billurlaşmış hâli."
Yarım kalmış bir hikaye bizimkisi.
Yarım kalmış sevmelerle dolu.
Yarım kalmış bir gülümseme
Kanatılmış sevinçlerle geçmiş bir ömür işte.
Yani neresinden tutsan bir ucu kırık
Bir kez mülteci olduysa yüreğin
Hiç bir duvarda tek kare fotoğrafın olmaz.
Hiç bir albüme düşmez yüzün.
İçinde hep bir şehir boşluğu
Hep bir yolculuk içinde
Rüzgarda
Kendi kişiliğinden ziyade davasını ön planda tutmuş yazarımızın yaşamı hakkında "Türkçe sevdalanan; İslamca yanan binlerce Anadolu evlatlarından biri." olduğu dışında pek bilgiye sahip değiliz . Kitabımız ise Dava Yazıları, Gençlik ve Şuur Yazıları, Biyografik Yazılar olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler içerisinde
Vuruldun seni bir karanlığa gömdüler.
Adını sordular, söylemedim Münevver.
Üstümü aradılar yok, altımı aradılar yok.
Boynu hayli bükülmüş bir tuzaktan baktılar.
Cesedini gösterdiler, sana çok benziyordu.
Anlamak istediler, hep uzaktan baktılar.
Nasıl yaşatıldıysan öyle öldürülmüştün.
Çekinmedim ağladım.
Anlamadılar.
Ben bir sokak lambasına
vuruldun seni bir karanlığa gömdüler adını sordular söylemedim münevver üstümü aradılar yok altımı aradılar yok boynu hayli bükülmüş bir tuzaktan baktılar cesedini gösterdiler sana çok benziyordu anlamak istediler hep uzaktan baktılar nasıl yaşatıldıysan öyle öldürülmüştün çekinmedim ağladım anlamadılar
ben bir sokak lambasına vurulmuşum
münevver
Ses ezgin. Ses saygılı. Ses büyük. Ses kahır.
Yüreğin bütün heyecanlarıyla çarpıyor ses.
Dile getirdiği yaşantıların bütün acılarıyla yaralı.
Bütün arzuların ürpertisiyle kanatlı.
Geri çekilirken susmuyor. İleri çıkarken bağırmıyor.
Bağırıyor da hiçbir acıyı incitmiyor. Hiçbir kalbi yormuyor.
Ses, insanın sustuğu ne varsa onların billurlaşmış hali.
"Mah cemal üstünde teli bilmeyen
Bal dudak altında dili bilmeyen
Garip'im gönülden yolu bilmeyen
Yürüse de yol kıymetin bilemez " (Neşet Ertaş)
Ses ezgin.Ses saygılı. Ses büyük. Ses kahır.
Yüreğin bütün heyecanlarıyla çarpıyor ses.
Dile getirdiği yaşantıların bütün acılarıyla yaralı.
Bütün arzuların ürpertisiyle kanatlı.
Geri çekilirken susmuyor.İleri çıkarken bağırmıyor.
Bağırıyor da hiçbir acıyı incitmiyor. Hiçbir kalbi yormuyor.
Ses, insanın sustuğu ne varsa onların billurlaşmış hali.
Ev içlerinin haysiyeti,kaderi,gurbeti,sılası.
Bütün yolların ayrılığı ve kavuşması.
Kirpikten topuğa insan bedeninin bütün güzelliklerine, arzularına, yalnızlığına aynı içtenlikle, aynı hüzünle, aynı umutla dokunuyor.
Bir gözyaşı toplayıcısı ses.Bur alınyazısı okuyucusu.
İnsanların parmaklarından,kirpiklerinden yürüyen çaresizliğin ete kemiğe bürünmüş hali."Zorluğuna göğüs geremediğin yari sevme"diye diye dönüyor canımızda.
Bir avuç bozkır nasıl olur da bu kadar geniş bir insan coğrafyasını bütün kalp atışlarıyla, arzularıyla, hayıflarıyla bir seste toplar...