“Önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, dur ve bekle, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git.”
“O dönemde doğa senin en büyük dostundu, her şeyi onun yıkılamaz yasaları ile açıklıyordun. Bana bahçenin evcilleştirilmiş bir doğa parçası olduğundan söz etmiştin.”
Yıllar geçtikçe kendi kendimi terk ettim. Başka, bir insan, anne babamın olmamı istedikleri gibi biri olabilmek için ta içimdeki o şeyi terk ettim. Kişiliğimi bıraktım, bir karakter edindim. Karakter, sen de bunu yaşayacaksın, dünyada kişilikten daha çok değer verilen bir şeydir.
Sonraları mutlu oldum, ama mutluluk neşenin yanında güneşin yanında bir elektrik lambası gibidir. Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışarıdan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ışığıyla yakar.
Yoldaki kavşaklarda başka yaşamlarla karşılaşırsın, onları tanıyıp tanmamak, derinine yaşamak ya da es geçmek yalnızca bir anlık karar sonucudur; bunu bilmesen de dümdüz ilerlemekle sağa olan sapmak söz konusu olduğunda genellikle senin varlığınla, ve yanında olacak kişinin yazgısıyla oynanmaktadır.