Acılı yaşamının tanığı olan satırlarını, aydınlatıcı düşüncelerini derin bir yürek sızısı ile okudum.
Sayfa 170Kitabı okudu
Av
Avcı avı hak etmeli , yürek sızısı çekmeli, vuslat suyunu hasretle aramalı.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
kaybetme acısı
(...) Cinayet her şeyin sonsuza dek değişmesine neden olan bir şeydir bence. Cinayetle yeri doldurulamayacak şeyler yok olup gider. Kurbanın başına gelen sadece işin başlangıç kısmıdır. Kurban hayatını kaybetmiştirkaybetmiştir. Bu tabii ki korkunç, affedilemez ir şeydir. Ama neticede ölmüştür. Onun için her şey bitmiştir artık. Sahip olduğu her şeyi kaybetmiş olabilir ama o andan itibaren hiçbir şeyin farkında değildir. Kaybetme acısı ile boğuşmayacak, neler yaşamış olduğunu kafasında kurup durarak kıvranmayacaktır." Ellerini kaldırıp, avuçlarını pencereye yasladı. Bunu sanki kontrolü sağlamak, duygularını kotrol altında tutabilmek için yapmış gibiydi. Ardından biraz daha yüksek sesle konuşmayı sürdürdü. "Yarısı boş bir yatakta, yarısı boş bir evde uyanıp dolaşan kurban değildir neticede. Hala hayatta olduğunun rüyasını görmez. Uyanınca gerçekle yüzleşmenin neden olduğu acılarla boğuşmaz. Ölümün neden olduğu çıldırtıcı öfkeyle, yürek sızısı ile kıvranmaz. Masadaki boş sandalyeye gözleri ilişip durmaz, kulağına hep kaybettiği kişinin sesi geliyormuş gibi omaz. Dolabı her açışında onun elbiselerini görerek gözyaşları içinde..." Sesi giderek çatallanıyordu. Susup boğazını temizledi. "Acıyı, yaşama sevincini kaybetmiş olmanın neden olduğu acıyı hissetmez."
koridor yayıneviKitabı okudu
işten çıktım sokaktayım elim yüzüm üstümbaşım gazete sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sokakta tomson sokağa çıkmak yasak
Örneğin, özlemin en derin, en yoğun hali 'burun sızısı' ile anlatılır: nostalji. Aşka dair tüm hüzünler, ayrılık sancıları 'kalp ağrısı' tabirinin etrafında dolanır. Halk şiirine ve türkülere sıkça düşen 'yürek acıları', sözü adeta dağlamış, pişirmiş ve olgunlaştırmıştı^ 'Yara', 'dert', 'merhem', 'bıçak', 'ilaç' et' rafında gezip duran sancılı ruh halleri, zaman zaman tabibe işten el çektirmiş, acı sahibini de anlaşılmaz bir hoşnutlukta bırakmıştır. Fuzulî'nin "Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabip" dizesi de, halk ozanı Emrah'ın "El çek tabip, el çek yaram üstünden/Sen benim derdime deva bilmezsin/Sen nasıl tabipsin, yoktur ilacın/Yaram yürektedir, sarabilmezsin" demesi de, herkes tarafından yaşanan bir deneyim olarak ağrının, keskin ve net bir dert anlatma aracı olduğunu gösterir.
... demek ki göçtü usta kaldı yürek sızısı yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü bıraktım acının alkışlarına 3 haziran 63'ü
Reklam
373 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.