O gece bilmek istediğim tek bir yürek sızısı vardı. Nasıldı, az mı, çok mu?... Terk ederken ağladı mı, bilmek isterdim... Ona diretilen bu karara neden direnmedi?! O da mı istedi bunların olmasını, korkak mıydı o da her karşıma çıkan gibi... Sevdi mi peki? Hani kokumu çekti mi içine son bir kez, ağladı mı?! Bekleseydi keşke yağmur dinseydi, yeni bir yaşama bırakırken ölmemi mi istedi içten içe... Bırakırken ağladı mı?! Ben uslu bir bebektim sanki, yüzüme vuran damlalara gülüyorum, ıslak bedenime mutluyum, beni bırakmasın diye şirinlik yaptım, o bakmadı mı bana... Ağladı mı?!
Buz gibi ellerden sıcak ellere doğru yaşarken ölüyordum sanki... Ağlamak bana ait değildi sanki, o ağlasındı... O ısıtsın, o bağrına bassın, o öldürmesindi...Son olması için bırakılan yerde başlıyorum her hücremle.. Ben, ben olma yolunda,ismim kaderime yenik Yağmur olma mecburiyetinde, gerçeklikten hayale ilk gülüşüm ve hep acıya gülüşümün masum mahkumiyetiyle başlayalım bakalım. Ağladı mı diye hiç bilmeden...
Mor Saçlı Kundak.
Yazmak istiyorum, güzel bir kitabın bıraktığı izler görünsün diye. En iyi ne zaman anlatılır bir kitap? Okuyup bitirince hemen mi, yoksa ateşin altı fazla açık kalmışsa biraz demlenmesi için beklemek mi lazım? Ben sıcağı sıcağına yazmak istedim.
Kitabın verdiği hisleri aktarmak, yazarın dünyasına tanıklık etmek ve daha çok kişinin okumasını
İşte benimle şehir şehir gezen o kitap. Okuduğumuz kitaplar bizi yolculuğa çıkartır, bu defa farklılık olsun deyip ben kitabı yolculuğa çıkarttım :)
"Gidelim buradan.
Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim. Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim." S:11
Diyordu,
Korku dolu şehir sokakların savaştan geçilmiyor
Peygamber kokulu şehir müslümanlar sana sahip çıkmıyor
Selahattin eyyubi'nin aşiyanı güneş yurdunda hiç doğmuyor
İlk kıblem müslümanlar seni tanımıyor,
Kudüs'üm gönlümün en nadide ve kırılgan yeri
Herkes gaflet uykusunda duymaz sesini
Hissetmez acını ve yahut haykırışını
Ne yazık ki biz cesur peygamberin korkak ümmetiyiz.
Kudüs'üm sen anne şefkati göster,
İslamı davası bilip yüreğinde iman aşkı olanlara
Hakkı batıldan ayırmış Mescidi Aksa için haykıranlara
Düşmana karşı iman dolu yüreğiyle dimdik durana
Eşini,çocuğunu, babasını senin yolunda feda edenlere
Yüreğimin ince sızısı
Sakın umudunu kaybetme olur mu
Sana saldıran vahşilere inat dimdik dur
Bekle Selahattin eyyubi'ler seni alacak korkma sakın
Unutma senin aşkın ile yananlardan oluşan ordu zafer kazanacak
Davam alın yazım
Seni yazmayan kalem kırılsın
Seni haykırmayacak dil yerinden kopsun
Senin acını hissetmeyen yürek o an yerinden çıksın.
Demek ki göçtü usta
Kaldı yürek sızısı
Yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü
Bıraktım acının alkışlarına 3 Haziran 63'ü...
Gurup Yorum - Haziranda ölmek zor
KAYBETMEDEN ÖNCE BULMAK LAZIM..
Daha biz, tatile çıkacaktık seninle. İlk görev yaptığın yere, Fethiye 'ye gidecektik. Bir zamanlar tek başına attığın adımlara, bu sefer ben de eşlik edecektim.
Her yeri, her şeyi anlatacaktın bana. Ben hayatımda, seni dinlemek kadar, kimseyi dinlemeyi sevmedim baba.
Canım yanıyor, daha çok yanar. İlacı senin
Bugün de Ölmedim Anne diyen Ahmet Erhan Bozkurt adında bir adam varmış. Tarihler 4 Ağustos'u gösterdiğinde son kez sahneye çıkmış ve Bugün gerçekten öldüm anne demiş.
Masal bu ya annesini, babasını, Galatasaray’ı, portakal ağaçlarını, kuyruğunu bırakıp giden kertenkeleleri,
●2 Haziran 1970: Orhan Kemal
●2 Haziran1991: Ahmed Arif
●3 Haziran 1963: Nâzım Hikmet
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Kimselerin göremediği,
Mezarlarım var benim...
Yüreğimin en derin yerinde,
Taşları olmayan.
Ben "istemeyerek" öldürdüm diye.
Hergün suladiğim çiçekleri var,
Solmasınlar diye...
Ve hergün itina ile yokluyorum.