Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl,nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem…
Değil!
Ekmek parası desem…
Değil!
Bir dert ki…
Dayanılır şey değil.
...
Kıtadan kıtaya göçen bulutlar,
Minarelerini öper de geçer!
Mübarek geceler, yıldızlarını
Mübarek başına serer de geçer!
Yürekler doldurup taşırır sevgin...
Gelen, geçen hayran... yalnız biz değil...
Minarelerini seyre dalanlar,
Derler: <Gök kubbe de direksiz değil!>
Ne mutlu çevrene, ne mutlu bize,
Ki seçmişsin ülken diye bu yurdu!
Ey sanat, gerçekten, Ulu Tanrı'nın
Bir evi olsaydı böyle olurdu!
Ümmetin hâline baktım ki: Yürekler yarası!
Ne bir ekmek yedirir iş; ne de ekmek parası.
Kışla yok, dâire yok, medrese yok, mektep yok;
Ne kılıç var, ne kalem... Her ne sorarsan, hep yok!