Büyük Fransız devrimi'nin ilk dersidir:Bir diktatörlüğü ancak başka bir diktatörlükle yıkabilirsiniz.Esası Jakoben Devrimci Diktatörlüğü'dür.Kralsız,kraliçesiz,kilisesiz bir düzen demektir.Kısaca Cumhuriyet diyoruz. Devrimin işleri bellidir:Kilisenin mallarına el konuldu.Manastır yeminine son verildi ve papazlar kavuşturuldu.Kilisenin (doğum- ölüm-evlilik) kayıtlarına el konuldu,bu yetkiler komüne(-belediye-) devredildi.Evlilere boşanma hakkı(-kilise tanımıyordu- )tanındı.İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannnamesi ile "inanç özgürlüğü" getirildi.Bu özgürlük Kilisenin tekelciliğine son veriyordu.Egemenliğin kaynağı bundan böyle ulustu,yani Tanrı artık bir toplumsal güç kaynağı olmayacaktı.Devlet bireyleri özgürleştirmekle yükümlüydü, etnik-dini kimlikler yerine bir ulusal kimliğin oluşmasını destekleyecekti.Kilisenin günlük hayat üzerindeki etkisini kırmak üzere takvim değiştirildi.Günlük hayat bundan böyle dini esaslara göre düzenlemeyecekti.Haliyle dini eğitime son verilip "milli eğitime "geçildi.Bu kararları korumak üzere aristokrasiye ait olan silah taşıma yetkisi de onlardan alınıp halka verildi.Ordu bundan böyle "halk ordusu'ydu",görevi "Fransız Ulusu"nu korumaktı.Papazsız,rahibesiz,saraysız, kilisesiz bir düzen demektir.Kisaca Laik Cumhuriyet diyoruz.
“Kayıtsızlardan nefret ediyorum. Gerçekten yaşamak yurttaş olmaktır, iştirak etmektir. Kayıtsızlık irade kaybıdır, asalaklıktır, korkaklıktır.” Antonio Gramsci
Reklam
"Hiçbir yurttaş, başkasını satın alacak kadar VARSIL; hiç kimse kendini satmaya zorlanacak kadar YOKSUL olmasın." J. J. ROUSSEAU
insan ve yurttaş olmanın gereği olarak. cesaret ve feraset
Biri ilk kez, bir toprak parçasını çitlerle çevirerek, 'burası benim' dediğinde, eğer birileri de cesaretle ortaya çıkıp o alçağa, 'sus sahtekar!' deyip karşı çıksaydı, sonra da arazinin etrafına dikilen çitleri söküp atsaydı, bugün bu halde olmazdık.
Jean-Jacques Rousseau
Jean-Jacques Rousseau
“Kentin birinde aptal bir adam yaşardı diye yazacak olsanız, bunu hemen kendi kişiliğine yönelik bir saldırı olarak gören bir saygıdeğer yurttaş öfkeyle yerinden fırlayıp, “Ben de bir adam olduğuma göre, ben de bir aptal mıyım yani?” diye terslenir.” - Ölü Canlar, Gogol
"Bicêtre'deki delilerin kurtarılmalarına gelince, bunun öyküsü ünlüdür; hücrelerdeki mahpusların zincirlerinin sökülmesine karar verilmiştir, Couthon kuşkulu kişilerin saklanıp saklanmadıklarını anlamak için hastaneyi ziyaret etmiştir, herkes "adamların taşıdığı sakat"ın görüntüsü karşısında titrerken, Pinel onun karşısına cesaretle çıkmıştır. Bilge ve kararlı insanseverin felçli canavarla çarpışması. "Pinel onu hemen huzursuzların koğuşuna götürdü, locaların görüntüsü onu çok etkiledi. Bütün hastaları sorgulamak istedi. Ancak çoğundan küfür ve kaba hakaretten başka bir şey elde edemedi. Soruşturmayı daha fazla sürdürmenin bir yararı yoktu. Pinel'e dönerek, "Yurttaş, sen de, acaba bu cins hayvanların zincirlerini sökmek istediğin için deli olmayasın?" Pinel ona sükûnet içinde cevap verdi: "Yurttaş, bu delilerin bu kadar ele gelmez olmalarının, onların hava ve özgürlükten yoksun bırakılmalarından kaynaklandığına inanıyorum" "lyi öyleyse, ne istiyorsan yap, ama kanaatinin kurbanı olacağından korkarım..." Sy. 660 Tavsiyemdir, bu kitap mutlaka okunmalı.
Reklam
1789
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi
❝ Bilimler, kamu yararına adanmış anıtlardır; her yurttaş bu anıtlara yetenekleriyle orantılı bir katkı borçludur. ❞ Charles-Augustin de Coulomb,
Fizik Kitabı
Fizik Kitabı
Medyanın Ekonomi-Politiği
Medya kurumları kamusal fayda ve toplumsal sorumluluk ilkelerinden sıyrılarak giderek “eğlence medyası” haline dönüşmüştür. Günümüz medyasının büyük bir kısmını oluşturan “eğlence medyası; yurttaşlık erdemlerini geliştirmekten ziyade özel zevkleri geliştirmeye hizmet etmekte, insanlara yurttaş olarak seslenmekten çok tüketici olarak seslenmeyi tercih etmektedir.
" Kapitalizm ve Neoliberalizim
Sınırları olmayan, yeni insanın mesken tuttuğu bir gezegen yaratmak için komünizmin tökezlediği yerde bayrağı devralmıştır. Ancak bu yeni insan bir yurttaş değil, birbirine internet veya süper marketle bağlı, ayrımlaşmamış bir insanlığın ortak kaderini paylaşan tüketicidir" (DeBenoist 1996).
Reklam
Fransız devrimi zamanında ilan edilen' İnsan ve yurttaş hakları Beyannamesinde kadınların da bu hakların kapsamına dahil edilip edilmedikleri,eğer edilmişlerse niye Fransa'da oy kullanma hakkını ancak ikinci dünya Savaşından sonra elde ettiklerini sorabilirsiniz.Tabi gerçek şu ki bu kanun önünde eşitlik beyanına kadınların dahil edilmedikleri,lakin buradan hareketle onların bilinçli olarak safdışı bırakıldıkları sonucuna varılmaz.Gerçekliğin bu yönü o dönemde yaşamış insanlar açısından tasavvur edilemiyordu,"görülemiyordu"bu kadar.Bunları bir yana bırakırsak günümüzde buna benzer durumları yaşadığımızı yakın zamanda "görmeye" başladığınızda tekrar kısır döngü başlamış olacaktır.Ama benim gibi hakikatı bağıranlar da hiç bitmeyecek.Ama gel de gör ne kadar etkili acaba?
" Kapitalizm ve Neoliberalizim sınırları olmayan, yeni insanın mesken tuttuğu bir gezegen yaratmak için komünizmin tökezlediği yerde bayrağı devralmıştır. Ancak bu yeni insan bir yurttaş değil, birbirine internet veya süpermarketle bağlı, ayrımlaşmamış bir insanlığın ortak kaderini paylaşan tüketicidir" (DeBenoist 1996).
812 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.