160 syf.
4/10 puan verdi
Kitabında içeriğinde sinema, tiyatro, resim sanatlarına ithafen yapılmış göndermeler mevcut ve denemeler bu konular üzerine yoğunlaşmış. Sürekli yabancı isimler kullanıldığından dolayı ana konuya yoğunlaşmakta sıkıntı yaşadım, tekrar tekrar başa dönmek zorunda kaldım. Yazarla kısa yolda birlikte yürüdük, fakat uzun yolu kendisi tek başına yürüdü. Aramızda bir kopukluk olduğu doğrudur :)
Dalgınlık Kursları
Dalgınlık KurslarıEnis Batur · Kırmızı Kedi · 201416 okunma
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde Bir ışık bir
Reklam
22 Aralık 1914 - 90.000 yiğit şehadete yürüdü.. Bugün Sarıkamış Harekatı'nın 100. Yıl dönümü.. Ruhları şad olsun...
Şehzade Mustafa (1515, Manisa - 6 Ekim 1553, Konya)
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ I. Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
ÖNCELEYİN Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde Sen çıkardın utancını duvara astın Ben masanın üstüne kodum kuralları Her şey işte böyle oldu önce
Katilin Özrü Asansör geldi. İnene kadar Hakan’ın davudi sesini düşündü Aylin. Dışarı çıkınca hemen aracına gitmek yerine biraz yürümek istedi. Caddenin kenarındaki sarı yapraklar çok güzel göründü gözüne. Aşağı kadar yürüdü, sonra tekrar araca doğru yürümeye başladı. Aracın önünde durmuştu ki, Hakan, “İyi misiniz komiserim? Solgun
Reklam
"Bir gün ve bir gün daha Lodoslu sen. Sessizlik yürüdü yanımızda İkinci, belirgin bir yaşam gibi. Kazandım, kaybettim, inandık yavan mucizelere, Göğe irice yazılmış dal, taşıdı bizi Büyüdü ayın çizdiği yolda, Bir sabah yükselip girdi düne, şamdanı aldık, Ağladım avucuna..."
''Her yıl,bahar Ağrıdağının üstüne yürürken,dağın yamacındaki Küp gölünün kıyısına o yörenin tekmil çobanları gelirler,kepeneklerini gölün bakır rengi toprağının,kırmızı çakmak taşı kayalıklarının üstüne serip halka olup otururlar. Çobanların her yıl sayısı değişir. Tanyeri ışırken bellerindeki kavallarını çıkarıp Ağrıdağının öfkesini hep birden
Düşünüyordu : " Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona birşeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu ; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle Onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar. " Saatine baktı : Dört buçuğa beş vardı. " Eve gidip okusam. " Durağa yürüdü. " Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar..." Kafasından geçenlere güldü.
Her gün, bir gün sıranın bana geleceğini düşünerek yaşadım. Ve o gün, her kemer darbesinde bunu düşünerek nefes aldım. Babam yaklaşık bir seksen beş boylarında, cüsseli bir adamdı. Gençlik yıllarında boks kurslarına gitmişti. Bu cılız halimle ona karşı koyamıyordum. Kemeri vuruyordu ki, nasıl oldu bilmiyorum, elimle havada yakala- dım. Üstüme yürüdü. Artık boğuşuyorduk. Küfürleri duymuyordum. Nasıl olduysa bana işkence yaptığı aletlerin olduğu masaya çarptım. Üzerindekilerle beraber yere düştüm. Artık üstümdeydi. Yerde o da ben de bir şeyler arıyorduk. İlk darbe ondan bana, sağ omuzuma geldi. Benim de elimde bir şey vardı. Bedenine doğru salladım, göğüs bölümüne geldi. Kan yüzüme sıçradı. Yana doğru kaydı üzerimden. Bense şok olmuştum. Elimi yüzüme sürdüm. Kanı ılıktı, kokusu bü- yüleyiciydi. En önemlisi, içimde ona karşı olan nefretim soğumuştu. Şimdi canım acımıyordu...
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Adam yıldızlara basa basa yürüdü Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı
DENİZ GEZMİŞ YUSUF ASLAN HÜSEYİN İNAN Ölüm onları apansız yakalamadı. Ülkemizin uçsuz bucaksız sıra dağlarında ve ovalarında, kentlerin yoksul mahallelerinde ve uğuldayan meydanlarında kuşatmalar altında ve barikatlar arasında sömürüye ve zulme boyun eğmemenin onuruyla ölümün üstüne yürüdü onlar. tereddüt etmediler yok! biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik diyerek türkülerle marşlarla karşıladılar ölümü. Özgür ve eşit bir gelecek için CANIMIZDAN BİR PARÇA KOPARCASINA EN İYİLERİMİZİ VERDİK TOPRAĞA !! onlar yaratılan devrimci değerlerin onurun, erdemin, inancın simgesi olarak yüreklerimizi dolduruyor. bilincimizi aydınlatıyor, bizi kopmaz bağlarla bağlıyorlar devrime! DENİZ ÖLMEDİ YAŞIYOR!! (alıntı)
Her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. Her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim. Her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım. Her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. Her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. Her gün bir kuzey kışı indi içime. Her gün
"Bu işler kaderin gizli nakışlarıdır. Peygamberlerin tamamı toplumun umulmayan kesiminden çıkarlar. İsa, kimsesiz bir işçiydi. Kızıldeniz sahilinde balıkçılık yapardı. İffetli annesi meryem ise yün eğirerek geçinirdi. Halkın arasına karışmış sıradan bir gençti o.Aldığı ilahi emirle, kelle koltukta yürüdü.Çilenin ve darağcının arasında geçen hayatı ilginçtir." demişti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.