"Ölü insanlar... "dedi, "...Onlar öteki insanlara baktığı zaman kötüden başka bir şey görmezler. Ağaca baktıkları zaman kereste ve çıkardan başka bir şey görmezler; hiçbir zaman güzellik görmezler. İşte onlar yürüyen ölü insanlardır."
Ey insanlar! Sözü, peygamberlerin sonuncusundan(s.a.s) alın :" Bizden ölen ölür ; fakat o ölü değildir. Bizden çürüyen çürür, fakat o çürümüş değildir."
Sayfa 93
Reklam
Yine, üstadım hazretlerinden öğrendiğim bir diğer husus da alini okuyanlar değil; inceleyenler: yani tefsirlere bakanlar, üs tatlara soranlar) şu üç sinif insandan bahsedildiğini görecekler: Essábikun, Elmuktesidun, Ezzalimún. şudur ki, insanlar üç sınıftır. Fâtır sûresini inceleyenler az çok Arapça bilenler ya da Arapça bilmeseler bile, Islami terminolojiye hâkim olanlar bu üç kelimeyle ne kastedildiğini anlamışlardır ama biz yine de kısaca açıklamaya çalışalım. Essâbikûn; önde gidenler, hayırda yarışanlar demektir. Her şeylerini; zamanlarını, emeklerini ve hedeflerini Allah'ın riza sina tahsis etmişlerdir. (Kemal yolunda yürüyen bu insanların, önceki toplumlarda sayıca çok olmalarına rağmen, sonra ki toplumlarda daha az oldukları ifade edilmiştir.) Elmuktesidûn; orta yolu takip edenlerdir. Bunlar, farzları yerine getirirler ve haramlardan sakınmaya çalışırlar. Ancak zamanlarında, emeklerinde, hedeflerinde budünyanın küçüm senmeyecek bir yeri vardır. Essâbikûn'a tâbi oldukları halde, aralarında ciddi bir mesafe vardır. (Orta yolu tutturmaya çalışan bu insanların, önceki toplumlarda da sonraki toplumlarda da sayıca çok oldukları ifade edilmiştir.) Ezzalimûn; kendilerine ve başkasına zulmedenlerdir. Her şeylerinde, zamanlarında, emeklerinde, hedeflerinde sadece budünya ve nefs vardır. Farzları yerine getirmedikleri gibi, ha ramlardan da sakınmazlar. Hatta haramlar onlar için, benimsenmiş, kanıksanmış, sıradan işlerdir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Pek çok odaya bölünmüş bir bina düşünün. Bina küçük ya da büyük olabilir. Odaların tüm duvarları, sayıları belki binlere varan irili ufaklı resimlerle kaplı olsun. Resimler doğayı renklerle temsil etmektedirler. Gün ışığında ya da gölgede, suyun içindeki, su içen ya da çimende yatan hayvanlar, hemen yanında İsaya inanmayan bir ressamın elinden çıkma bir çarmıha gerilme sahnesi, çiçekler, oturan, ayakta duran ya da yürüyen çoğu çıplak insan figürleri, uzakta izlenimi versin diye ufaltılarak çizilmiş pek çok çıplak kadın, elmalar ve gümüş tabaklar, encümen üyesi bilmemkimin portresi, günbatımı, kırmızılı kadın, havalanmış ördek, leydi bilmemkimin portresi, uçan kazlar, beyazlı kadın, üzerlerinde parlak sarı ışık benekleri bulunan buzağılar, Prens bilmemkimin portresi, yeşilli kadın… Tüm bunlar, ressamların ve resimlerin adlarını da içeren bir kitaba özenle konulmuş olsun. İnsanlar, ellerinde kitaplar, sayfaları çevire çevire ve isimleri okuya okuya duvardan duvara dolaşırlar. Sonra geldiklerinden ne daha zengin ne de daha yoksul halde oradan ayrılır ve hemen sanatla alakasız işlerine gömülüverirler. Neden gelmişlerdi? Her resimde koca bir yaşam gizli. Korkular, kuşkular, umutlar ve neşelerle dolu bir yaşam…
Onlar öteki insanlara baktığı zaman kötüden başka bir şey görmezler. Ağaca baktıkları zaman kereste ve çıkardan başka bir şey görmezler; hiçbir zaman güzellik görmezler. İşte onlar yürüyen ölü insanlar.
Büyükanne, ölü insanı kolayca tanıyabileceğini söyledi. "Ölü insanlar..." dedi, "Bir kötü insana baktığın zaman pislikten başka bir şey görmezsin. Onlar öteki insanlara baktığı zaman kötüden başka bir şey görmezler. Ağaca baktıkları zaman kereste ve çıkardan başka bir şey görmezler; hiç bir zaman güzellik görmezler. İşte onlar yürüyen ölü insanlardır. "
Reklam
401 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.