Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
222 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Dar Ağacında 3 Fidan - Deniz-Yusuf-Hüseyin
Okurken duygu seli yaşadığım zaman zaman gözyaşlarıma hakim olamadığım bir kitap. Üç Fidan'ın haksız idam edilişleri kadar vatanı için her şeylerinden vazgeçen devrimcilere reva görülen haksızlıklar daha çok içimi burktu... Çocukken hep
Deniz Gezmiş
Deniz Gezmiş
,
Hüseyin İnan
Hüseyin İnan
ve
Darağacında Üç Fidan
Darağacında Üç FidanNihat Behram · Everest Yayınları · 201911,8bin okunma
Deniz Yusuf Hüseyin
Ölüm orucunda kararlı oluşları, yöneticileri de telaşlandırmıştı. İnfazda bir aksilik çıkmasından korkuyorlardı. Yakınlarına, onlan vazgeçirmeleri için çok ısrar ettiler. İçeride koğuşlardaki arkadaşlarından, onlara “açlık grevini bırakma çağrısı" yapmalarını istediler. Bu isteği, içerideki arkadaşları Denizgil'le son bir görüşme
Sayfa 95 - EverestKitabı okudu
Reklam
520 syf.
9/10 puan verdi
yusuf has hacib'in bu eseri hakkında denecek o kadar çok şey var ki nereden nasıl başlanır bilemiyorum. okul hayatında adını sıkça duyduğumuz bu eseri ne yazık ki evimize davet etmekte çok nazlıyız. oysa türk tarihinden elimize ulaşan sayılı bir kaç eserden biridir. tarihe ışık tutması açısından muhteşem bir belge niteliği taşır. kitabın
Kutadgu Bilig
Kutadgu BiligYusuf Has Hacip · İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,522 okunma
Üç Fidan'a Son Veda
Mezar yerleri alındıktan sonra, Cemil Gezmiş imam getirilmesini istedi... Çocuklarının kendilerine -tören yapılmamak üzere teslime dildiği hatırlatılarak, bir an önce gömülme işleminin yapılmasını söylediler... Cemil Gezmiş -imamın gelmesinin tören olmadığını; elbette davul-zurna getirmeyeceklerini; zaten kendilerinden başka,
Mezar yerleri alındıktan sonra, Cemil Gezmiş imam getirilmesini istedi... Çocuklarının kendilerine "tören yapılmamak üzere teslim" edildiği hatırlatılarak, bir an önce gömülme işleminin yapılmasını söylediler... Cemil Gezmiş, "İmamın gelmesinin tören olmadığını, elbette davul-zurna getirmeyeceklerini, zaten kendilerinden
Sayfa 74 - EverestKitabı okudu
Yusuf Aslan
Avukatlarının bir diyeceği olup olmadığını sormaları üzerine Yusuf, "Çok iyiyim!" dedi. Ve şu sözleri ekledi "Biz inanıyo ruz ki, bu mücadele bizim ölmemizle son bulmayacak..." Kısa bir suskunluktan sonra Yusuf avukatlarına, "Son bir kez Deniz'i görmek istiyorum," dedi. İnfaz savcısı Yusuf'un bu sözü üzerine, "Buna ne lüzum var?" diye araya girdi. Avukatlar, "İdam hükümlülerinin son arzulanının yerine getirilmesi bir gelenektir, bunda bir sakınca yoktur, her üçünün de birbiriyle görüştürülmeleri gerekir," diye direttiler. Yusuf, odasından alınarak Deniz'in yanına getirildi. Sanki, günlerce süren ölüm orucundan çıkan onlar değildi. Sanki, az sonra darağacında can verecek olan onlar değildi. Uzun bir hasretlikten sonra buluşan iki kardeş gibi kucaklaştılar. Öpüştüler. Dizleri ayaklarındaki zincirleri zorladı bir an. Omuzları arkalarından bağlı kollarını zorladı bir an. Sessiz bakışlarla veda ediyorlardı birbirlerine. İkisi de birbirlerine, yapacakları şeylerden emin bir duyguyla bakıyorlardı. Ayları yıllan tutmuştu arkadaşlıkları, daha önce birçok kez birlikte ölüme gidip gelmişlerdi. Şimdi bu son yolculuklarından bakışları, saniyelerle sınırlıydı. Bakıştılar... Bir ömür boyu kadar uzun bir bakış... Ama bir kelebeğin ömrü kadar bile değil. Birlikte "Tamam" der gibi görevlilere baktılar. Yusuf döndü, görevlilerin arasında zincir şıkırtılarıyla odasına doğru yürüdü... Bu sırada avukatlar Hüseyin'in olduğu odaya yönelmişlerdi.
Sayfa 52 - EverestKitabı okudu
Reklam
Seyyid Nesîmî Nesimi anlatırken Türk halk edebiyatında iki tane Nesîmî olduğunu ve genellikle bu iki Nesîmî’nin birbiriyle karıştırıldığından bahsetmiştim. Bunlardan birisi 14. yüzyılda Bağdat'ta doğmuş, Halep'te derisi yüzülerek öldürülmüş olan tasavvuf şairi Seyyid Nesîmî, diğeri ise dün anlattığım 17. yüzyılda yaşadığı sanılan ve
Hüseyin İnan
Hüseyin, Diyarbakır'dan çıktıktan sonra yine uzun süre kaybolmuştu. Hüseyin'in son tutuklanışında, artık baba-oğul karşılıklı olarak, bunun bir ölüm tutuklanışı olduğunu biliyorlardı. Bir görüşme öncesinde, bir görevli, cezaevi kapısında görüşmecilere, "Bizim sözümüzü dinlemiyorlar, onlanı ikna edin, bir af dilekçesi versinler;
Sayfa 110 - EverestKitabı okudu