Vehhabi mezhebinin en esaslı akidesi şu idi: İnsanların kabirlerine ibadet edilemez; velev peygamber bile olsa. Bu esasa binaen, Vehhabiler nazarında peygamber Hazreti Muhammedin kabrine gösterilen hürmet adeta perestiştir, şirktir. Peygamberin kabrine hürmet şirk olunca, başka embiya, eshap ve evliya sayılanların kabirlerine türbeler inşa etmek, bunları süslemek ve ziyaret etmek te evleviyetle şirk olur. Vehhabiler, evvela kendi memleketlerinde bulunan eshabı resulün kabirlerini yıkarak işe giriştiler. Vehhabilik bu "Ziyareti Kubur" müşrikliğinden başka, süsü, tekellüfü, tütün ve kahve gibi mükeyyefatı da şiddetle menediyordu. En sade elbiseler giyip, en iptidai çadırlarda oturmağı, yemek yerken çatal şöyle dursun, kaşık bile kullanmamağı emrediyordu. Müverrih Dozy, Vehhabileri protestanlığın put kırıcılarına benzetir.
Osmanlı milleti bahsi böyle bir tarafa dursun, İslam birliğine gelince: Bu da garip bir tasavvur ki hiç bir zaman kuvveden fiile çıkmadı, hatta teşebbüse bile mahzar olmadı. Şu sebeple ki hakikate uygun düşmez, hayale sığmaz boş şeylerdendir.
Yarım yüzyıla yakın bir süredir Türk kültürünün kökenlerini araştırma çabası içindeyiz. Ama, doğrusu, bu alanda belirli bir bileşime, bir senteze varmak şöyle dursun, kültürümüzün kökenleri konusunda bir anlaşmaya bile varmış değiliz. Kültürümüzün kaynakları nerededir, nereden çıkmaktadır? Şimdiye değin öne sürülen görüşlere bu sorunun egemen