Ne desem, nasıl anlatsam, hangi kelimelerle ifade etsem bilemiyorum, tarifsiz duygular içerisindeyim. Kitabı bitirdiğim andan itibaren aklımda hep İnce Memed'in cesaretliliği, zalimlere karşı dimdik ayakta duruşu, dağlarda heba olan gençliği... İnce Memed küçük bedeninde taşıdığı kocaman yüreğiyle, bastırılmış toplulukların sözcüsü, onların çığlıklarını duyuran sesidir.
Çukurova'nın Değirmenoluk Köyü'nde bir ağanın himayesinde -köleden farksız- annesiyle birlikte yaşayan İnce Memed, yapılan eziyetlere daha fazla dayanamayarak köyden kaçar, ağayla yaşadığı çekişmeler sonucunda dağa çıkmak zorunda kalır. Cumhuriyet döneminin başlarında yöre halkının bıkıp usandığı eşkıyaların arasına katılır, ancak yöre halkı için korkulan eşkıya değil; destansı bir eşkıya olarak sevilir. İnce Memed'in yarım kalan aşk hikayesi kadar kıvrak zekası da beni çokça etkiledi. Yazmak istediğim öyle çok şey var ki, seriyi tamamladıktan sonra üzerine uzun uzun konuşmak için sabırsızlanıyorum!