İslam Şehirleri kurumlardan çok insan esas almış şehirlerdir. Katı kurallardan çok insanın zaman ve coğrafyaya göre şekillenen ihtiyaçlarına göre çözümler üreten bir anlayışın eseridirler.
#İnsanYüzlüŞehirler s. 84
"Kim seçerse beni, layığını bulur."
Çok doğru bir laf, zaten kim talihini kandırıp,
Layığından fazlasına dikebilir gözünü? Ayrıca kimse, Hak etmediği şerefi takınamaz ki.
İyi olmaz mıydı, mal mülk, servet, mevki ve tüm şerefli şeyler,
Hile hurdayla değil, hakkıyla elde edilseydi?
O zaman ortalıkta bu kadar önemli adam gezinmezdi.
O zaman buyurgan kaç kişi buyruk altına girerdi şimdi.
O zaman soylu geçinen kim bilir kaç kişi köylü olurdu.
Ve kim bilir kaç sıradan insan parıldardı soyluluktan
"Çivi çiviyi yerinden etmez. Aşkı herkesle yaşanabilir sanmak yanılgıdan öteye geçmez. Ruha dokunmadan tene dokunmak mutluluk vermez. Birinin hayatını tepetaklak eden, çıktığı yolda düzlük görmez. Gelen gideni her zaman aratmaz ama gideni gitmeye mecbur bırakanın arayışı bitmez."
Sayfa 77
Bilmem sizde de böyle midir; yolculuk benim üzerimde daima
iyi ve unutturucu bir tesir yapar. Istiraplarımızın, üzüntülerimizin mekânla, yahut hayatımizın tabii muhitiyle sikı bir
alakası olsa gerek. Bir: muharririn dediği gibi, falan yerde en
kesif siddetinde olan bir acı iki yüz kilometre daha ötede ve
baska insanlar içinde biraz daha hafif ve daha kabili tahammül
oluvor. Bununla beraber acıdan acıya fark var. Ve benimki
acılarn en büyüğü, evlat acisıydı, üstelik de yağmur yağıyordu. Oh, size bu yağmurlu günlerin bende yaptığı aksülameli
nasil anlatmali? Böyle günlerde ben değişir, büsbütün başka
adam olurum. Başka bir adam, tam kelimesi değil... Bütün bir mazi, en kötü, en karanlık, en tamir edilmez taraflarıyla içimde
canlanır, hortlaklarımla baş başa kalırım. Böyle zamanlarda
hayat sanki bütün çeşmelerini kapatır, yalnız bir tanesi, azap ve
üzüntünün kaynaği kalır ve ben onun bulanık aynasında bütün
ömrün en kötü muhasebesini yapa yapa kendimi seyrederim.
Bu sefer de öyle oldu; her zaman ayak basar basmaz gündelik
üzüntülerimden sıyrıldığım, yalnız kendimin olduğum Haydarpaşa Garı bana bu sefer büyük ve karanlık bir lahit gibi
geldi. Trene aynı ruh haleti icinde bindim. Izmit'e kadar hep
ayni ıslak ve rutubetli hava icinde, tupkı bir olukta seyahat eder
gibi geldik. Hiçbir șey düşünmedim, hiç kimseyi görmedim,
Sadece vagonların üstüne ve pencerelerin camlarına değdikce yağmurun çikardığı sesi dinledim. Bir tabutta uyananlar,
yeraltinın mutlak sessizliğinde kendi nabızlarını ancak böyle dinlerler.
"Blythe ne zaman istenmediğini anlardı. Bunun en büyük nedeni, alışkın olduğu olgun gülümsemelerden ve aşırı neşeli seslerden tamamen farklı bir deneyim yaşamasıydı.
Etrafında hayatı boyunca tanıdığı yüzler vardı ama tek bir kişi bile kendisinin ya da ailesinin nasıl olduğunu sormamıştı."
Nedendir bilinmez cennet vatanın güzellikleriyle övünmemize rağmen bu cennet bize fazla bir şey ifade etmez.
Bu güzellikleri keşfeden turistik bakış açısının zaman zaman bu cenneti insanımız için cehenneme çevirdiği bile olur. Ama insanlarımız, tatmadığı bir cennet nimetine sahip bir ülkede yaşıyor olmakla övünmeyi de
Büyükler rakamlara bayılırlar. Diyelim, yeni arkadaşınızdan söz ettiniz; asla işin içyüzünü merak etmezler. Örneğin, 'Ses tonu nasıl? Hangi oyunları sever?Kelebek koleksiyonu var mı?' diye sormazlar asla. Onun yerine, 'Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?' derler. Onu ancak bu şekilde tanıyacaklarını sanırlar. Büyüklere, 'Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı...' derseniz eğer, bu evi bi türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara denilmesi gereken şudur: 'Milyonluk bir ev gördüm'. İşte o zaman, "Ah, ne kadar güzel!' derler size."
*
Şeylerin zaman geçtikçe daha düzensiz ve kaotik bir hal aldığı ortak bir deneyim konusudur. Bu gözlem aynı zamanda, termodinamiğin ikinci yasası olarak bilinen kendi yasasına da sahiptir. Bu yasaya göre evrendeki toplam düzensizlik miktarı ya da diğer bir deyişle entropi zamanla sürekli artar. Ancak yasa yalnızca toplam düzensizlik miktarına gönderimde bulunur. Kişinin bedenindeki düzen, onu çevreleyen şeylerdeki düzensizliğin büyük bir miktarda artması koşuluyla artabilir.
*