Öyle..
- "Beni her zaman gözünde büyütmüşsündür." + "Sense kendine karşı her zaman acımasız olmuşsundur.."
Sayfa 226Kitabı okudu
Sokrates, ruhun ölümsüzlüğünü, ruhun hastalığının (günahın) ruhu yok etmedeki güçsüzlüğüyle kanıtlıyordu. Aynı şekilde, insanın sonsuzluğu, umutsuzluğun ben'i yok etme güçsüzlüğüyle, umutsuzluğun bu acımasız çelişkisiyle kanıtlanabilir, içimizde sonsuzluk olmadan umutsuzluğa düşemeyiz; ama eğer umutsuzluk ben'i yok edebilseydi o zaman umutsuzluk da olmazdı.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İnsan zayıflıkları temelden bayağıdır, ne yatışmak ne de bitmek bilir; dün verdiğinizi bugün, yarın, hep isterler; ayrıcalıkları iyice benimser, genişletirler. Güç bağışlayıcıdır, açıklığa boyun eğer, doğrudur, sakindir; oysa zayıflığın doğurduğu tutkular acımasız olur; gizlice çalınmış meyveleri sofrada yiyebileceklerine yeğ tutan çocuklar gibi davranabildikleri zaman mutludurlar...
Sayfa 195 - Can
Kendi ırkımızın kimliğini korurken, en hoşa giden, en az zorluk çıkaran özelliklerimizi alıkoyduk. Sonuçta soylu değil, ama züppe, aristokrat değil, ama sınıf bilinci olan insanlar olduk; yetkenin kendimizden aşağıdakilere acımasız davranmak olduğuna, eğitimin de okula gitmek demek olduğuna inandık. Sert davranışları sevgi, tembelliği boş zaman olarak algılamıştık, kayıtsızlığın da özgürlük olduğunu düşünüyorduk. Çocuklarımızı büyüttük, ekinlerimizi yetiştirdik; bebeklerimize baktık, mal varlığımızı arttırdık. Erkekliğimize kazanılmış olan bir mal gözüyle bakılıyor, kadınlığımız da uysallık olarak tanımlanıyordu.
Sayfa 169Kitabı okudu
Kendime hayret ediyorum, kendimden memnunum, aynı zamanda kendimi anlamıyorum, kendimi bazen çok düşünüyorum. Bazen dertliyim, bazen çok mutlu. Arıyorum varoluştaki tüm ipuçlarını, kazıyorum. Kazdığıma düşüyorum. Sağlam temelleri bulamıyorum. Bulmuş gibi oluyorum, tekrardan parlamalar dünyasına kanıyorum. Yargılarım bitmiş ama canlı gibi. Çözdüğüm, emin oldu­ğum bir şey yok. Çıldırıyorum, ayılıyorum, düzeliyorum. Yıpranıyorum... Her şeyin üstümde sürdüğünü biliyorum, her şeyin bensiz geçip gittiğini biliyorum. İnandığım çok şey varmış ama anlama çizgim kaybolmuş gibi. Dünya çok acımasız, yine de her şey Tann’nın bir lütfü gibi... Her şey ikili gibi, kalbim ve beynim. Korkum ve inancım... Kendime, düş kırıklıklarıma iki defa inanıyorum... Kendim ve kendim olmayan için. Anlam ve anlamsızlıklara iki defa zaman ayırıyorum... Bilmek ve bilmemek için... Sanki sö­külüp dökülen bir parçayım, hiç yerine oturmayacak.
Sevginin de şefkatinde fazlası yoldan çıkartır.sorumluluk demek kimi zaman acımasız olmak demektir.verilecek ceza ölüm bile olsa gözünü kırpmadan uygulamayı gerektirir.bunu yapacak cesareti olmayanlar ve iradeye sahip bulunmayanlar, hakiki sevgiyide hiçbir zaman tadamazlar.
Sayfa 291Kitabı okudu
Reklam
Kendini insanların nefretinden koruyamadığını, bu nefretin onun kötü biri olmasından değil -o zaman daha iyi olmaya çalışırdı-, utanç verici ve iğrenç bir şekilde mutsuz olmasından kaynaklandığını hissediyordu. Bunun için, sırf yüreği yaralı olduğu için ona karşı acımasız davranacaklarını biliyordu. Köpeklerin yaralı, acıdan ciyak ciyak bağıran başka bir köpeği boğduğu gibi insanların da onu öldüreceklerini hissediyordu. İnsanlardan kurtulmanın tek yolunun yaralarını onlardan gizlemek olduğunu biliyordu ve iki gündür bilinçsiz olarak bunu yapmaya çalışmıştı, ancak kendisini artık bu denk olmayan savaşı sürdürecek güçte hissetmemişti.
Sayfa 660
144 syf.
·
Puan vermedi
karamsar bir yol gösterici
Schopenhauer kitaplarını afilli aforizmaları bulup çıkarmak için okuyor birçok kişi. Eminim ki onu okuyan çoğu kişi felsefesinden habersiz. Bu yüzden ‘karamsar felsefeci’ olarak anılıyor. Oysa karamsarlığının içindeki güzelliği görebilmek ve kitaplarını doğru yorumlamak için onun felsefe sistemini bilmek gerekir. Ben de biraz bu felsefe sistemini
Hayatın Anlamı
Hayatın AnlamıArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20102,848 okunma
Zaman zaman insanın acımasızlığı ‘vahşi’ sözcüğüyle ifade edilir ama bu, vahşi hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık ve hakarettir: Vahşi hayvan hiçbir zaman ustalık ve zevk almak bakımından bir insan kadar acımasız olamaz.
1024 syf.
·
Puan vermedi
119 Karayolu'nun aşağısında, Chester's Mill'de kıyamet kopmak üzere... Güzel, güneşli bir günde küçük kasabanın dünyayla olan bütün bağlantısı görünmez bir güç tarafından kesilir. Uçaklar görünmez bir kalkana çarpar, şiddetli bir yağmur önüne geleni yıkıp yerle bir eder. Kubbe yavaş yavaş alçalırken bahçevanın eli kopar. Arabalar infilak eder. Aileler birbirinden kaçar, herkes panik içindedir. Hiç kimse bu kalkanın nedenini, neden, ne zaman geldiğini ve ne zaman ortadan kalkacağını bilemez. Bir Irak savaşı gazisi ve acımasız bir politikacı Kubbe'nin altındaki gücü ele geçirmeye kararlıdır, ama onların asıl düşmanı Kubbe' dir, çünkü zaman gittikçe azalmaktadır.
Kubbe'nin Altında
Kubbe'nin AltındaStephen King · Altın Kitaplar · 2011886 okunma
Reklam
136 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Hayat niçin bu kadar acımasız, bu kadar kör?
Savaş; hangi devirde, hangi zamanda yaşanırsa yaşansın, yaşattığı zulümler ve çekilen çileler hep aynı olmuş. Zaman değişmiş, mekân değişmiş, ölenler, öldürülenler değişmiş ama acılar hep aynı kalmış. Bu acıları en çok çeken de en derinden hisseden de genelde analar olmuş. Hem evinin erkeklerini savaşa göndermek zorunda kalmış hem de geride
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,1bin okunma
her şeyi ben bilirim diyen şu tiplerden. sonunda her zaman en az bilenin onlar olduğu ortaya çıkar.
Bu kitaplarda cani ruhlu, alçak, aşağılık insanlar anlatılırken onlardaki bu anlaşılmaz acımasızlığın; benim çok sık tanık olduğum ve iyi bildiğim insanları küçük görme, aşağılama, onlarla alay etme eğilimlerinin üzerinde pek durulmadığı dikkatimi çekiyordu. Kitapların acımasız kişileri, işleri, çıkarları gereği acımasızdılar; onların niçin acımasız olduğunu hemen her zaman anlayabiliyordunuz. Oysa ben hiçbir amacı, anlamı olmayan acımasızlıklara tanık oluyordum; hiçbir çıkar beklemeksizin, salt eğlenmek için acımasız davranışlar sergiliyordu bizde insanlar.
Sayfa 193Kitabı okudu
Resim