Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İyiki aldım dediğim rehber kitaplardan biri..
Az önce doktor sorun böbreklerde deyince, bu kitaba koştum... Ve yine yanılmadı... ***" Kırgınlıklar ve eski kızgınlıklar böbreklerde saklanır. Duygularla ilişkili böbrek problemleri de kişi çok üzgün ya da aşırı yargılayıcı olduğunda ortaya çıkar. Böbreklerin tekrar çalışmasını sağlamak için her zaman eski kırgınlıkları ve kinleri
Sayfa 105 - Nemesis
Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki, "uykuya dalıyorum" diye düşünmeye zaman bulamazdım. Aradan yarım saat geçtikten sonra da, artık uykuya geçme vakti geldiği düşüncesiyle uyanırdım; hâlâ elimde zannettiğim kitabı bırakıp ışığımı söndürmek isterdim; az önce okuduklarım hakkında fikir yürütmeye, uyurken de devam ederdim, ama fikirlerim biraz farklı bir seyir izlerdi; kitapta sözü edilen şey, benmişim gibi gelirdi bana.
Reklam
Dünyanın en kötü şeyi böyle bir hayatı yaşamak galiba. Unutup tekrar hatırlamak. Hatırladıklarının yaşadığın zamandan önce ya da sonra olması. Bir türlü ‘’ şimdiki ana” ait olamamak. Daha doğrusu “yaşanan anı” anlamlandıramamak. Ben buna “ bir kefesi boş kalmaya mahkum terazi dengesi” diyorum. Terazi hep dengede ama sadece bir kefesi boş, bomboş hem de. Diğer kefede zaman akıp duruyor. Zaman başka bir ana atladıkça dengeyi gösteren tırnaklar biraz oynuyor, kalkıp iniyor, sonra karşı karşıya duruyorlar.
“Bir kimse Allah'ın kendisini kıyamet gününün sıkıntılarından kurtarmasını isterse, borcunu ödeyemeyen kimseye biraz daha zaman tanısın veya borcundan bir bölümünü indirsin." (Müslim, Musakat, 32)
Sayfa 534
“Yine şehit vermişiz, yola döşenen mayının patlamasıyla iki askerimiz şehit olmuş.” demişti zayıf bir genç yanındakine. “Mekânları cennet olsun. Türk askeri bir ölür, bin doğar.” demişti yanındaki, sonra biraz yaklaşıp kısık sesle sordu “Onlardan kaç kişi ölmüş?” Bu soru cümlesi savaşla birlikte unutulan değerleri, körelen duyguları açıkça gösteriyordu. Kendi askerimizin ölümüne üzülmeye vakit bulamadan düşman askerin kaybını sorgulayıp adeta kendi kaybımızla mukayese eder hâle nasıl gelmiştik? Bir askerimizin yitirdiği canın değerini kaç düşman askerinin ölüsü karşılıyordu? Ya da insanlar iki tarafın açıkladığı sayıyı karşılaştırıp kimin kazandığına veya daha az kaybettiğine mi karar veriyorlardı? Oysa yüzlerce yıldır var olan savaşta insanlar kazandıklarından daha fazlasını kaybetmişlerdi. Ve kimi zaman tıpkı hayvan çiftliği kitabında olduğu gibi zaten kendilerinin olan toprağı aldıklarını düşünerek seviniyorlardı...
Kaçış Rampası...
Bu çocuk her kafesin bir tahta çubuğunu o kadar gevşek bırakıyor ki, hafif zorlasan ya da biraz zaman geçse kendiliğinden yerinden düşecekmiş gibi duruyor. Yani kuşun kanadı, gövdesi biraz hızlı çarpsa tahta düşecek. Böylece kuşun çıkabileceği bir aralık oluşacak kafesin içinde. Başlangıçta aklım almadı. Herhalde yanlışlıkla böyle oldu dedim. Sonra baktım bir, iki derken fırsat bulabildiği her kafese aynı şeyi yapıyor. Sinirlendim önce. İşten atmaya bile niyetlendim. Sonra o hanım kız bir gün geldiğinde durumu ona da anlattım. "Bak kızım durum aynen anlattığım gibi. Ne yapayım ben şimdi?" "İdare et amca, lütfen. En fazla elden geçirirsin bir defa daha. Baktın olmadı, bana sat bozuk kafesi." "Yahu yapılamayacak bir şey değil ama. İnsan sinirleniyor biraz da." "Amcacığım bak, buna ihtiyacı var. Sorun olursa ben karşılarım diyorum." "Niye yapıyor böyle, bu deli oğlan?" "Kuşların kaçabilecekleri bir aralık olsun diye. Tıpkı kendi hayatındaki gibi... Her kafesten kurtulabilmenin bir yolu olsun diye..."
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
“İnsanoğlu her adımını mezardan uzaklaşmak için atar, fakat yine de her adımda mezara biraz daha yaklaşır. Her nefesini ömrünü uzatmak için alır, fakat yine de her nefes alışta ömründen bir nefeslik zaman eksilir.”
O zaman Baba, daha önce hiç görmediğim bir şey yaptı: Ağladı. Bu beni biraz korkuttu; yetişkin bir erkeğin ağladığını görmek. Babalar ağlamazdı ki.
Bu abimiz yürek yemiş :))
Gerçekten aşık olamayanlar ve hiçbir zaman olamayacaklar aşkın tüm sorumluluğunu sadakat sanırlar. Ne büyük yanılgı! Aşkta oysa bir tek sorumluluk vardır. Aşk. Sadakat, saygı, ihanet, iffet... bütün bunlar o sorumluluğun biraz daha sürdürülmesine yarayan oyunlardır.
Ben ne yapıyorsam, sadece hoş- landığım için yapıyorum ve bunların hepsini de senin- le yapmaktan zevk alıyorum." Bu cümlenin üzerine Julia'nın tüyleri diken diken oldu. Dudaklarını Clay'in çenesine sürterek, "Ben de senin için aynı şeyleri hissediyorum," diye fısıldadı ve Clay, onu birden kollarının arasına alarak sımsıkı sa- rıldı. İkisi de hiçbir şey söylemeden bir süre öyle kaldı- lar. Bütün güzel olasılıklarla dolu bir balonun içinde- lerdi sanki ve zaman durmuş gibiydi adeta. Julia bir an için ikisinin birlikte olabilme ihtimalini ve şu anda ya- şadıkları gibi, daha birçok güzel ânı birlikte yaşayabi- leceklerini düşündü. Onunla olmaktan hoşlarıyordu Julia, hatta belki de biraz fazla hoşlanıyordu.
Sayfa 122
Reklam
. . Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hâlâ hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. . .
..daha önce duymuşsunuzdur: alkol, kafein ve nikotin verdiklerinden çok daha fazlasını geri alabilir. Şu anda sigara içmenin zararlarını hepimiz biliyoruz, ancak akol ve kafein tüketimi miktar olarak daha önemli gibi görünmektedir. Basit bir şekilde söylemek gerekirse, enerjinizi korumak için ölçülü olmak şarttır. Alkol sakinleştiricidir; aşırı kullanıldığında, yorgunluk, sinirlilik, düşük hoşgörü ve sorumluluktan kaçmayla sonuçlanabilir. Nikotin ve kafeinin ikisi de uyarıcıdır; kalp atış hızı, kan basıncı, solunum hızı, beyin aktivitesi, kas gerginliği, huzursuzluk ve algılanan stres veya sinirlilik düzeylerini artırabilirler. İhtiyacınız olan son şey, aşırı tepkidir, eminim buna hepiniz katılacaksınız. Bu nedenle alışkanlıklarınızı değerlendirmek ve bu alışkanlıkların size iyi hizmet edip etmediklerini öğrenmek için biraz zaman ayırın.
Sayfa 177 - Palme yayıneviKitabı okuyor
Evimizde kavga her geçen gün daha da artıyordu. Sessiz, sakin, içine kapanık, neredeyse bohem bir adam olan babam sık sık kavga çıkartacak sebepler buluyordu. İnanamıyordum bir adamın bu kadar değişebilmesine. Gerçekten inanamıyordum. O zaman anladım ki gururu kırılmış, incinmiş bir erkek her şeyi yapabilir. Çaresizlik bir kanser hücresi gibi yerleşmişti babamın zayıf vücuduna. Her müdahalenin ardından büyüyor ve biraz daha yayılıyordu. Bir süre sonra, iyimser sözlerin, insana bir parça olsun nefes aldıran genişliği de iyiden iyiye daralmaya başladı. Babamın uzun ve uykusuz gecelerini bir parça olsun aydınlatan umut cümleleri, hüzünlü bir veda ile evimizi terk edip gittiler.
Yalnız kaldığın, yalnız ve çaresiz bırakıldığın zaman, karşındakine her şeyini verdiğini ve tükendiğini sandığın zaman (karşındaki her şeyini alıp kaçmışsa) hemen yardıma gelir: biraz daha dayan, merak etme ben yanındayım, der. Üzülme, der; her şeyini kaybetmedin: ben varım. Belli etme zayıflığını; bunu da atlatırız.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.