bu adamlar, büyük adamlar... bu adamlar bu zamana kadar ne istediyse almış. çok büyükler... bir zaman gelmiş, öyle büyümüşler ki cüsselerinden yeri göremez olmuşlar. bu adamlar bizi göremezler. bizler küçüğüz, eziliriz. mucize bekler, dileniriz. bu adamlar tanrı için çalışır, çabalar sonra tanrılarına bile resti çekerlermiş. düşün ne delice büyüklermiş. bizim çoban ne yapsın? bir gün olsun kafasını mı kaldırabilmiş bey'ine? beyim demiş, el pençe divan durmuş. bunu da marifet bilmiş. bir gün olsun gözü yemiş mi, güneşe üryan bakmaya? bizimkiler adam mı, bilmem. biz adam mıyız, bunu da... hatta ben adam mıyım, bunu hiç bilmem. elime taşı almam, göğe fırlatmam, büyük adamı huzursuz edişim bile gelmiyorsa elime. nasıl ispat edeyim adamlığı kendime? hoş, büyük adamlar sanki cüsselerinden mi böyle? bugün yerin dibine sokalım, yarın daha gür çıkarlar. onların inançları var. onlar, kendilerine inanmışlar. bizim gibi hurafelere, batıla değil. onların inançlarının büyüklüğü, yanlışı bile yüceltiyor. bizim inanışımızdaki soysuzluk, bulutları eleyip sis ediyor. biz alçak kattayız. alçağız. onlar, koca adam. onlar göklere salıncak kurmuş ve istediği kadar geçsin vakit. ne göklerden bir yardım gelir imdada ne bir çocuk sevinir. bizler, o adamlara aşağıdan baktıkça, bizden daha çok adam devrilir.