Günler geçiyor, geceler devriliyor, haftalar geçiyor, aylar geride kalıyor. Önce yağmur başlıyor, aralıksız, durmadan...
Günlerce, haftalarca.
Yağmurdan karakış bastırıyor. Soğuk,zemheri ayları.
Ve kar geliyor.
Önce yavaş yavaş, saçtan dökülen kepek misali. Ardından patiska bezi gibi, lapa lapa...
Toprağa düştükçe bir daha yerinden kalkmayacakmış gibi ağır, taş gibi. Her yer bembeyaz bir renge bürünüyor. Kar, beyaz örtüsünü çekiyor her yere.
Kar; dağlar ülkesinde her zaman destanlarının dünyası, suyun yüzeyinde kırılan aydınlığın ışığı, onları aydınlatan yıldız, korku dolu, yalnız zamanların ışıklı tacı, çaresiz yüreklerin korunağı, rüyaların beyaz fistanı, umutları koruyan beyaz tül...