Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Reklam
_Bir halden yoksun olmak veya sahibi olmak, yoksunluk veya sahip olma ile aynı şey değildir. Sahip olma, söz gelimi, görmedir. Yoksunluk ise körlüktür ama ne görme sahibi olmak görmedir, ne de kör olmak körlüktür. Körlük herhangi bir yoksunluktur. Halbuki kör olmak, yoksun olmaktır, yoksunluk değildir. Üstelik, körlük, kör olmanın özdeşi olsaydı
_Tarih felsefesi, tarihin düşünme bakımından ele alınmasından başka bir şey değildir. Çünkü insan düşünendir; hayvandan bu noktada ayrılır, insanca olan her şeyde, insanca olduğu ve hayvanca olmadığı sürece, düşünme vardır; böylece, tarihle her türlü uğraşmada düşünme vardır. _Tarihe, objektif olarak yukardan bakılırsa, olay kuşbakışıyla doğru
_Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur. _Nasıl oluyor da kurguda kategorilerin duyuüstü kullanımına özgü nesnel gerçeklik
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
Reklam
_Din, yaygın bir tür ruh hastalığıdır; saplantı nevrozudur, çarpıtılmış masallardır, gerçeğin inkarı sonucu oluşan toz pembe yanılsamalar sistemidir, uydurmadır, hurafedir, putperestliktir. Bu putlar ise kendi fantezilerimizdir. Dine karşı olan şeye hakikat denir. Tanrı ise abartılmış bir baba figürüdür. _Din, ırkın karakteridir _Uygarlığı
Hakiki bir apriori sentez ampirik sentezde olduğu gibi kavramlar arasında değildir, kavram ile mekansal-zamansal belirlenim arasında yapılır ya da tersi. İşte bu yüzden bir kavram ile bir başka kavram arasında apriori sentezler mümkün hale gelirler - çünkü mekan ile zaman öyle bir ilişkiler şebekesi örmüşlerdir ki ,bir kavram ile bir başka kavram istedikleri kadar farklı olsunlar birbirleriyle zorunlu ilişkilere girebilirler; yeter ki üretim kuralları var olsun.
Sayfa 36 - Öteki YayıneviKitabı okudu
Son olarak birkaç noktaya daha değinelim: Birincisi, na­sıl ki, Çince bilmeyen bir topluluğa Çince bir konuşma yap­ mak, dinleyenler açısından bir ses yığını, hatta bir gürültü­ den ibaret ise, kavramları tecrübe etmemiş, deneyimlememiş,bilinç içeriği haline getirmemiş bir kişi için de burada anla­tılanlar, yalnızca elfazdan ibarettir. Bu durum,
Sayfa 110 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
Dikkat dikkat!
Plastiklik ya da yoğrulabilirlik. Beynimizle ilgili anlayışımızı kökten değiştiren, "yeni beyin"i tanımlayan bir kavram bu. Temelde bu kavram, beynimizin değişme kapasitesine işaret ediyor. Beyinlerimiz yaşantıya dayalı olarak kendisini dönüştürme yeteneğini hiç kaybetmiyor ve bu dönüşümler çok kısa sürelerde bile gerçekleşebiliyor.
Sayfa 211 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Müt3cânis bir çevre olarak anlaşılan "Zaman" , "Saf Şuur" alanına "Mekan" fikrinin sokulmasından doğmuş, piç bir kavram değil midir?" (Bergson, Henri: Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri, Sa:99) Bergson, bu sert soru ile bizleri bir hayli sarstıktan sonra da şu açıklamayı yapmaktadır: "Mekân fikri ile yoğrulmuş, hatta bu fikrin tutkunu olan bizler, "Saf Süre"ye haberimiz olmadan "Mekân" fikrini sokuyor, "Bilinç" hallerimizi de, içiçe değil, zamandaş olarak idrak eder tarzda yanyana sıralıyoruz. Kısacası, "Zaman"ı, "Mekân"a yankılıyor; "Süre"yi, "Mekân" ile ifade ediyor; "Arasızlığı", sürekli bir çizgi, yâhut, parçaları içiçe girmeyen, sadece birbirine dokunan bir zincir gibi görüyoruz."
Sayfa 109Kitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.