"Düşünce hareket değil mi? Doğa hareket üzerine kurulu değil mi? Ölüm, hareketin sonunu pek bilemediğimiz bir ifadesi değil mi? Tanrı sonsuzluksa, her zaman hareket halinde olması gerekmez mi? Tanrı belki de hareketin ta kendisidir. Bu yüzden, hareket de tıpkı onun gibi derin, sınırsız, anlaşılamaz, ulaşılamaz olduğu için açıklanamamaktadır. Şimdiye dek harekete dokunan, onu anlayan ya da ölçebilen kimse var mıdır? Etkilerini göremeden hissedebiliyoruz. Hatta tıpkı Tanrı gibi onu da inkâr edebiliriz. Nerededir? Nerede değildir? Nereden kaynaklanmaktadır? Prensipleri nedir? Nerede başlayıp nerede son bulmaktadır? Bizi kavrar, baskı uygular ve ortadan kaybolur. Hem neden hem sonuç olan bir soyutlama gibi anlaşılmaz bir olgu olduğu kesindir. Bize mekân kadar gereklidir, peki mekân nedir? Bunu bize yalnızca hareket açıklayabilir, hareketi anlamadıkça, mekân içi boş bir kavram olarak kalmaya devam edecektir. Boşluk, yaratılış, sonsuzluk gibi çözümsüz kalan bir sorun olan hareketin anlaşılır tek yanı asla anlaşılamayacağıdır."