- Henüz çok zamanımız var, ben hep
yanında olacağım. Hiçbir şeyin acelesi yok. Sadece şunu unutmamanı isterim: sana ait olan her şeyi –sana ait olduğuna göre– benimmiş gibi kabullenirim. Bu konuda hiç kaygın olmasın.
Şöyle durup etrafımıza bakalım biraz. Neler oluyor oralarda diyerek... Neler göreceğiz, neler?... Ama ne durmaya,ne de etrafımıza bakmaya zamanımız yok ... Basiretimiz bağlanmış sanki...
"Neden hiç zamanımız yok? Ne açıdan zaman kaybetmek istemiyoruz? Çünkü zamana ihtiyacımız var ve onu kullanmak istiyoruz. Ne için? Epeydir kölesi olduğumuz gündelik meşguliyetlerimiz için ... Nihayetinde bu hiç-zamanı-olmamak kendine zaman bırakan zaman harcamaktan daha büyük bir kendini kaybetmişlik.