Evet bu kitabı nisan ayından beri kütüphanemde beklettiğim için kesinlikle delirmiş olmalıyım! Efsane bize distopik bir dünyanın kapılarını açıyor. Yorumlardan birinde Açlık Oyunları geçmiş ama bu kitap ondan baya bir gömlek üstün bence. Hakkında yapılan abartılı yorumları da kesinlikle hakediyor. Bu dünyada insanlar 10 yaşına geldiğinde belirli
Cehenneme Kışı Getiren Cesur Ölü
Ah o kendi kendini hayattan çekenler yok mu
Ne büyük saygı duyarım her birine
Kendi kendinin celladı olup, intihar eden
Bunu bir seçim hakkı olarak kullanan
Varlıktan yokluğa geçenler
İnsan Sarrafı Dostoyevski'den, Hayatınıza Işık Tutacak 15 Hayat Dersi
1. "Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın, beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."
2. "Yeni bir adım atmak ve yeni bir söz söylemek, insanların en korktuğu şeylerdir."
3. "Acı çekmek, büyük bir zekaya ve duyarlı
Seni Seviyordum
Sana uzak kentlerden birinde
Zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun,
Herkesten başkaydı
Masal bu ya; zamanın birinde, padişahın biri ülkeyi ilk defa dolaşmış, ayaklarının altı yara olmuş. Tabii saray tertemiz, rahat gezebiliyormuş. Dönünce herkesi toplamış “Ülkenin tüm yollarını deri ile kaplayın, ayaklarım acıdı” demiş. Tüm payitaht “Tabii efendim, emreder-siniz” demişler. Haddini bilmez biri çıkıp “Padişahım tüm ülkeyi deriyle kaplamak yerine insanların ayaklarını deriyle kaplasak olmaz mı?” demiş. Ayakkabı icat edilmiş...
Haddini bilmezler iyidir. Yeter ki “pozitif aykırı” olsun, “Yanlışı bu, doğrusu da bu” desin.
Tabii eğer bir adam “O da yanlış, bu da yanlış” deyip duruyorsa ekibin ruhunu bitirir. Neg-atif aykırı değil, pozitif aykırı.
Ekipte, sizi içtenlikle açık eleştiren adamlar en iyi dostlarınızdır. Bunun dışında kalan ve her söylediğinize gülen, her fikrinize “Müthiş, süpersinbaba, nereden buldun?” diyen adamlardan korkun. Etrafınız zaten bunlarla dolu olur, sizi ilk bu yağcılar satar, bir halta da yaramazlar. “İneğin yalakası kasabın bıçağını yalarmış”, bu sözümü de unutmayın.
-Bu kitabı enfes bir zevkle okumamı itiraf edebilirim.Ve bu kitap bana bazı şeyleri hatırlattı ama onları izah etmeyeceğim.Çünkü,bu bana özel şahsi hatırlatmalar olsa gerek :)
Atay’ın, hikâyelerinde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlattığını
Sessiz arkadaşlığı ayın eşlik ediyor sana,
dalgın gözlerinin bugün toza dönüşmüş
bir bahçe ya da avluda onu son kez çözümlediği
-zamanın derinliğinde yitip gitmiş- o akşam
ya da geceden bu yana. Son kez mi?
Biliyorum, biri çıkıp şöyle diyebilir
günün birinde sana, tam da gerçeği söyleyerek:
Parlak ayı görmeyeceksin artık, tükettin
yazgının sana bağışladığı fırsatların toplamını.
Tüm pencerelerini açsan da dünyanın, boşuna.
çok geç artık. Onu bulamayacaksın bir daha.
Yaşamımız boyunca keşfeder ve unuturuz
o alışılmış güzelliğini gecenin. Biliriz,
göktedir hep ay. Oysa iyi bakmak gerekir ona.
Kim bilir, belki de sonuncusudur!
(...)Hayal Banu’nun iki eliyle tutup “Buyrunuz efendim!” diye başını yere eğerek sunduğu tepsi küçüktü ve şair, güllerle müzeyyen tepsiyi almak için iki elini birden uzattığında birden böylesi bir sofrayı sıradan bir insanın hazırlamayacağını düşündü ve gayriihtiyari karşısında duran kadının yüzüne baktı. Bakmak değil de daha periye uğramak gibi