Dostoyevski, sevmeyi şöyle tanımlamış: "Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."
Zamanin birinde, birbirini cok/sovon bir adam vo bir kadin varmis. Kadin ozgür olmak istiyormusI Adam iso, kadini büyütmok. Adam, kadina yazmay: ogretmis, buyüsün diye... Ona kanatlarini vormis, uçmay ogrenip, özgür olabilsin diyo... Ondan soz Istemis, usmay ögrendiginde, gökyüzünü bizim icin kesfedeceksin.. Ve bir gun yazmay grendiginde, bizi yazacaksin. Birbirini cok seven bir adam ve bir kadinin öyküsünü yazacaksin... Kadin söz vermis. Adam gitmis, kadin kalmis Kadin sozünü tutmus.. Kanatlarini kalbine takmis vo usmayi ögrenmis. Giden adam Icin, iki kisilik yagamay ogronmis. Gördugu bütün güzelliklore Iki kisinin gozüyle bakmayi ögronmis. Gökyuzünü kosfodorkon, kalbi hop iki kisilik atmis... Adam gitmis, kadin büyümüg vo sözünü tutmug... Bu kitap, birbirini gercekten bütün Imkansizliklara ragmen cok seven bir adam ve bir kadinin gorcek hikäyosinden osinienilmistir. Ikf kadin bir adamdan, iki adam bir kadin oyko-sUng ovrilen bu hikayo do Sorra vo Sezgin'in asklarina sahitilk ederkon, Ask'i ve Ask' la bera-ber gelen bütün duygular yoniden tanimlayacaksiniz. Serra, Sezgin, Efsun vo Toprak'in birbirinin icine geçmis hikäyelerini okurken side kalbinizin yerinden söküldügünü hissedecek. Vo kendinize su soruyu soracaksintz; "Agk gerçekten kag bilinmeyenli bir denklem?"
Kitabın ana karakteri El Mustafa adındaki bir bilgindir. El Mustafa seneler önce Orphalese kentine gelmiş ve kendisine inanıp düşüncelerine saygı gösteren insanlara bildiklerini öğretmiştir.
El Mustafa Orphalese'de geçirdiği uzun zamanın ardından tüm bildiklerini aktardığını fark ettiğinde gitme zamanının geldiğini anlamıştır. El
Nasıl mutlu olunabilir Edwin? Diyorsunuz ki yaşamanın koşulu çalışmak, amacı bilgelik ve ödülü mutluluktur. Bu uçsuz bucaksız denizde mutluluk adasına ulaşmak ve Altın Post'u ele geçirebilmek için binlerce, yüz binlerce gemi yelken açıp enginlere doğru uçup gidiyor. Söyle bana bilge adam, acaba kaç kişi aradığını bulmuştur? Ben karşımda
Heykeltıraş Ferhat ik Prenses Şirin'in hikayesi. Bu hikayeyi dinledikleri zaman, akıllarına Meryem'i getirmekten kendilerini alıkoyamıyorlar ve kendilerini .bu denli duygulandıran hikayeyi yeni baştan anlatması için Fatma'ya uzun uzun yalvarıyorlardı. Halime hikâyeyi her dinleyişinde gözyaşlarına boğuluyordu. Şirin de Meryem gibi
Sana uzak kentlerden birinde,
Zamanın bir yerinde,
Seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi,
Onca zamanın üstünde
Eskimeyen bir düşüncesin şimdi...
-Hani sen bana bir soru sormuştun ya geçmiş zamanın birinde.
-Ne sorusu?
-Allah'ı seviyor musun demiştin.
-Evet.
-O zaman cevap vermemiştim. hatırlıyor musun?
-Evet.
-Şimdi cevap vereyim. seviyorum desem Büyük bir yalan, sevmiyorum desem büyük bir cürret Mahvoldum.
"(...)ve günün birinde yeni bir gençlik ve yeni bir yasla çıkıp bana geleceğini çok iyi seziyordum. Özlem dolu o zamanın hatırına, büsbütün yitirilmiş yıllarında bile seni sevdim."
"Zamanın birinde Anadolu'da geçimini faytonculuk yaparak sağlayan bir adam varmış. Bir gün faytonun yanında müşteri beklerken 200 kiloluk birisi yanına gelir ve uzak bir kasabaya gitmesi gerektiğini, kendisini götürüp götüremeyeceğini sorar. Faytoncu cevap verir: Seni götürürüm ancak faytona binerken atın önünden geçme. Çünkü at taşıdığı ağırlığı görürse faytonu çekemez."