Bir adam asılacağı zaman nasıl bu iş çingenelere gördürülürse, ecdad eserlerini yıkmak için de yazı yazan çingene ruhlu insanlar görüyoruz. Sonra hiç utanmadan çıkıp da en eski ve medeni millet olduğumuzu iddia ediyor ve bunu Tarih Kurumu ağzıyla bütün cihana haykırıyoruz, değil mi? Medeniyet ecdad eserlerini yıkmak mıdır? Çemberlitaş gibi kaba ve bize âid olmayan bir eseri bütüin çirkinligine ve tehlikesine rağmen muhafaza edip
de zarif medreselerimizi, türbelerimizi ve nevinde yegâne olan İbrahim Paşa Sarayını yıkmak vandallık değil de nedir?
Zavallı genç adam, daha sonra ömrü boyunca insanın içinde ne kadar çok merhametsizlik olduğunu, zarif, okumuş yazmış sosyete insanlarında ve hatta, aman Tanrım, toplumun efendi ve dürüst olarak kabul ettiği bir insanda bile nice acımasız kabalığın gizli olduğunu görerek pek çok kez elleriyle yüzünü kapatmış ve ürpermişti.
Bazı hikâyeler vardır; başlarken yalnızca bir aşk anlatısı beklerken, sonunda insan doğasının derin, inatçı labirentlerinde kaybolursun. “Gurur ve Ön Yargı” tam da böyledir. Elini uzatırsın ama
Bir kadının ağzından anlatılan bu hikâye, post-travmatik yazınsal hafızanın bir tezahürü; anlatıcı, yirmi yıl önce uğradığı ihanetin olaylarını yeniden kurarken, yalnızca geçmişe değil, geçmişin