Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
MTO 34/100
İki ekol (Mâtürîdiyye ve Eş'ariyye) arasında akıl ile naklin bağdaştırılmasındaki kısmî yorum ve metot farklılığından kaynaklanan, tâli sayılabilecek meselelerdeki bu ihtilaflar bir yana bırakılırsa, onları bid'at ve dalâlet (uydurma ve sapkın) sayılan mezhep, akım ve düşünce çizgilerinden ayıran müşterek özellikleri, üzerinde ittifak
Dini Akidemiz
Ehl-i Sünnet İ'tikâdı kırmızı çizgimizdir. Kur'ân'ı Kerîm kırmızı çizgimizdir. Hz. Peygamber (s.a.v)'in Sünneti, Sahih Hadisleri kırmızı çizgimizdir. Dört büyük Halîfe başta olmak üzre, Sahabe-i Kirâm(ın hepsi) kırmızı çizgimizdir. Onların icmâ'ı da ictihâdları da kırmızı çizgimizdir. Mezhep İmamlarımız ve Selef-i Sâlihin kırmızı çizgimizdir. İmam Tahâvî, İmam Mâturîdî, İmam Eş'ârî kırmızı çizgimizdir. Mezheb tâbiiyeti kırmızı çizgimizdir. Sahih Tasavvuf kırmızı çizgimizdir. Hakem olayının tarafları hakkında sükût etmek ve hepsini hayırla anmak kırmızı çizgimizdir. Tevessül kırmızı çizgimizdir. Zarûrât-ı Diniyye'den herhangi birini inkâr etmeyeni tekfir etmemek kırmızı çizgimizdir. (Tekfir hususunu da ulemaya bırakırız, bu bizim işimiz/vazifemiz değildir) Her kim ki bu kırmızı çizgileri aşar, biz onlardan beriyiz...
Reklam
Güven, insan hayatını düzenleyen erdemlerin başında gelir. Onun varlığı insanı kendine, yakın ve uzak çevredeki hemcinslerine, kendisi dışındaki diğer varlıklara ve nihayet Yaratıcısına bağlar. Bu özelliğinden dolayı güven, bireysel ve toplumsal ilişkiler örüntüsünün temel bileşenini oluşturur. Çünkü güvenle bağlanamadığımız hayatta diğer ahlakî
İbn Teymiyye, kulun iradesi hakkında kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap verir: “Elhamdulillah. Evet, kul Allâh’ın kendisine farz kıldığı bir taati, kesin olarak irade ettiğinde, o taate güç yetirir hale gelir. Aynı şekilde kul, kendisine haram kılınmış olan bir günahı terk etmeyi kesin olarak irade ettiğinde, bunu yapmaya güç yetirebilecek hale gelir. Bu görüş, Müslümanların, diğer dinlere mensup olanların ve hatta Cebriyye’nin imamlarının dahi ittifak ettiği konulardandır. Hatta bu, İslam dininde zaruri olarak bilinmesi gereken bir meseledir [zarûrât-ı dîniyye]. Bu konuda sadece Cebriyye’nin aşırı olanları muhalefet edip tartışır.
Sayfa 437 - Darul İman Yayınları - 8.Cilt
Şeyhülislâm İbn Teymiyye’nin Cüz’î İrâde Görüşü-I...
İbn Teymiyye, kulun cüzî iradesi hakkında kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap verir: “Elhamdulillah. Evet, kul Allah’ın kendisine farz kıldığı bir taati, kesin olarak irade ettiğinde, o taate güç yetirir hale gelir. Aynı şekilde kul, kendisine haram kılınmış olan bir günahı terk etmeyi kesin olarak irade ettiğinde, bunu yapmaya güç yetirebilecek hale gelir. Bu görüş, Müslümanların, diğer dinlere mensup olanların ve hatta Cebriyye’nin imamlarının dahi ittifak ettiği konulardandır. Hatta bu, İslam dininde zaruri olarak bilinmesi gereken bir meseledir [zarûrât-ı dîniyye]. Bu konuda sadece Cebriyye’nin aşırı olanları muhalefet edip tartışır.”
Sayfa 437 - Mecmûu’l-Fetâvâ, VIII, 437
Zarûrât-ı Dîniyye
Bir kimse Âmentü esasların tamamına iman etse, amelî mükellefiyetlerinin tamamını fazlasıyla yerine getirse ama o adamın zarûrât-ı diniyye dediğimiz bir alana dair herhangi bir yanlışı, eksiği, yamuğu varsa o adam farkında olmadan dinden çıkar.
Sayfa 214 - Rıhle KitapKitabı okudu
Reklam
Mezhep, dinî hassasiyettir, din hakkında konuşmanın ve dinî bir hüküm vermenin kuralı, çerçevesi ve sistemidir. Mezhep, metot demektir; mezhepsizlik ise metotsuzluktur. Metotsuz, kaidesiz yapılan her türlü faaliyet ise karmaşaya ve yanlışlığa düşmeye mahkûmdur. Mezhep tanımayan insan, kendisini metotsuzluğa, karmaşaya ve belirsizliğe atmış demektir. Dolayısıyla onun, Allah'ın dini hakkında söylediği her söz ve ileri sürdüğü her görüş, daha baştan yanlış olarak damgalanmayı hak etmiştir. Kendisini mezhep imamlarından üstün görerek onların kurdukları sistemleri yıkma selahiyetinde gören kimseler, aslında dinî bir kurumu tahrip etmiş olmaktadırlar. Bunun neticesi ise zarûrât-ı diniyye dediğimiz alana kadar gitmektedir. Zira bu hareket, nerede duracağı –onu yürütenler tarafından bile– önceden kestirilemeyen bir "kör gidiş"i ifade etmektedir. Mezhep tanımadığını söyleyenlere sorunuz: Bugüne kadar Kur'an ve Sünnet'i anlama ve onlardan hüküm çıkarma konusunda geliştirdiğiniz dört başı mamur bir usûl/metot var mıdır? Bu soruya verebilecekleri en küçük bir olumlu cevap yoktur. Mezhep ve metot tanımadığını, geçmiş ulemanın bize bıraktığı devasa ilmî mirası yıkmakla, yıpratmakla meşgul olmaktan başka bir mahareti olmayan böyle kimseler, kendi içlerinde korkunç çelişkilere düşmekten kurtulamıyorlarsa, sebebi burada aranmalıdır. | Ebubekir Sifil Hoca
Mezhep, dinî hassasiyettir, din hakkında konuşmanın ve dinî bir hüküm vermenin kuralı, çerçevesi ve sistemidir. Mezhep, metot demektir; mezhepsizlik ise metotsuzluktur. Metotsuz, kaidesiz yapılan her türlü faaliyet ise karmaşaya ve yanlışlığa düşmeye mahkûmdur. Mezhep tanımayan insan, kendisini metotsuzluğa, karmaşaya ve belirsizliğe atmış demektir. Dolayısıyla onun, Allah'ın dini hakkında söylediği her söz ve ileri sürdüğü her görüş, daha baştan yanlış olarak damgalanmayı hak etmiştir. Kendisini mezhep imamlarından üstün görerek onların kurdukları sistemleri yıkma selahiyetinde gören kimseler, aslında dinî bir kurumu tahrip etmiş olmaktadırlar. Bunun neticesi ise zarûrât-ı diniyye dediğimiz alana kadar gitmektedir. Zira bu hareket, nerede duracağı –onu yürütenler tarafından bile– önceden kestirilemeyen bir "kör gidiş"i ifade etmektedir. Mezhep tanımadığını söyleyenlere sorunuz: Bugüne kadar Kur'an ve Sünnet'i anlama ve onlardan hüküm çıkarma konusunda geliştirdiğiniz dört başı mamur bir usûl/metot var mıdır? Bu soruya verebilecekleri en küçük bir olumlu cevap yoktur. Mezhep ve metot tanımadığını, geçmiş ulemanın bize bıraktığı devasa ilmî mirası yıkmakla, yıpratmakla meşgul olmaktan başka bir mahareti olmayan böyle kimseler, kendi içlerinde korkunç çelişkilere düşmekten kurtulamıyorlarsa, sebebi burada aranmalıdır. | Ebubekir Sifil
589 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Zarûrât-ı Dîniyye
Zarûrât-ı dîniyye tamlaması; "dine ait zarûretler" yani "dine ait olup bilinmesi ve inanılması gereken esaslar" anlamına gelir. Bunları kabul ve tasdik etmek her mü'min için farzdır. youtu.be/safkmhaU6d8 Bu esasları öğrenmenin en güzel kaynağı ilmihal kitaplarıdır. Dinin temel esasları bu kitaplarda toplanmış ve Osmanlıdan günümüze kadar her kesimde kullanılmış din öğretici bir kitaptır. Osmanlı 'da Mızraklı ilmihali diye meşhur olmuştur. Mutlaka her evde olması ve ara ara okunması çok önem arz eden bu kitabın özellikle bu basımını tavsiye ediyorum. Nedeni ise Diyanet işleri başkanlığının ilmihâl kitapları gerek dil uslübu gerekse özü itibari ile 7 den 70 e herkese hitap ediyor. Nurettin Yıldız Hocanın da tavsiye ettiği basımdır. youtu.be/tZZUnQX31vE Rabbim istifade etmeyi, ailemize de bunu istifade edip ilmihal bilgisi ile hayat yaşatmayı nasip etsin diyorum. Diyanet İşleri Sesli Kitap Link youtube.com/playlist?list=P...
İslam İlmihali
İslam İlmihaliSeyfettin Yazıcı · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 2016764 okunma
"EBUBEKİR SİFİL'DEN MUAZZAM BİR TEBLİĞ!.."
MODERN İSLAM DÜŞÜNCESİNİN FİKRÎ VE TOPLUMSAL TAHRİBATI "Dinin sekülerleştirilmesi" veya "dinî bir çözülme" olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.