Kâ’b İbni Mâlik radıyallahu anh gözlerini kaybettiği zaman onu elinden tutup götürme görevini üstlenen oğlu Abdullah’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Tebük Gazvesi’ne katılmadığına dair mâcerasını Kâ`b İbni Mâlik radıyallahu anh’den şöyle anlatırken duydum: Resûlullah sallallahu
Sayfa 186 - Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Münih’in beğendiğim ikinci özelliği trafikteki düzen oldu. Burada üç kişiye bir araba düşüyormuş. Bizimkilerin de arabası vardı. Şehrin içinde ve dışında arabaların gelip gidişi parmak ısırtacak bir intizamla oluyordu. Korna çalmak yasağı olmadığı halde korna binde bir, meselâ önde giden bisikletli çocuğu uyarmak için çalınıyordu. Caddelerin,
Reklam
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Kimsenin kimseyi tanımak için emek harcamaya zamanı yoktur. Zaman akıp gider insanlarla birlikte. Görüntüler ve imajlarda anlaşmak yeterli sayılır. Vefa duygusu, kendini adamak, bağlanmak yoktur. Bu göz alıcı, kışkırtıcı ve ruhsuz güzellik gün boyunca rahatça doyurur. Zaten böyle bir iklimde, aşk, zehirli ve yok edici bir fikir gibi dolaşmaktadır ortalıkta. Anılar, hayaller ve vazgeçilmez olan ruhuna değil; bu gösteriş dünyasına, bu pırıltı ve zenginlik ayinine tutku duyulur artık. Herkes bu ayinin kahraman olmak ister; bir özgürlük, bir siyasal mücadele, bir yolculuk kahramanı değildir bu. Bu kahramanlık yetersizlik acıları dindirecektir sanki. Kimse, başka acı çekmek istemez. Başka her fikrin üzerinden sadece şöyle bir dokunulup geçilir. Bu ayine kendini kaptırmış insan, ölüm düşüncesini tamamen unutur. Para ve eşyadan başka hiçbir şey biriktirmek istemez. Bu duygu, ona kıskanç bir can sıkıntısı getirse de, ayine koşulsuz katılabilmek için benliğini unutmaya çoktan razıdır. Çünkü kendisine sunulanla ilgilenmeyip içine baktığında, açgözlü, muhteris, zevk düşkünü biri olduğunu hisseder aslında. O duyguyla şu an yüzleşebilmesi, ona çok güçlü çok sıkıntı verici gözükür. Kendisinden kopup gittiğini düşündüğü o rengarenk dünyadan geri kalmamak, onun ta içinde olmak kendisi olmamaya (kendisi kim?) çoktan hazırdır zaten. Kendisini yetersiz hissetmesine neden olan, biraz da benliğinin bu pasif direnci değil midir? Bu gösteriş ve zevk ayininden pek de mutlu olamayacağını içten içe duyuran bu geri kalmış, bu “gözü geçmişe takılı” benliğini susturmak ister artık.
Sayfa 13
Zihinsel bozuklukların, verdikleri sıkıntıların yanında ara sıra beklenmedik yararlar da sağlayabiliyor olmaları yeni bir fikir değil elbet. 2400 yıl önce filozof Aristotales'in dediği gibi, "İçinde bir parça delilik barındırmayan deha yoktur. ***** Bentham ünlü sözünde şöyle demişti: "Ahlak kurallarının ve yasaların temeli, en
Reklam
42 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.