Binaenaleyh tarihî imajı çizdiğimiz zaman, bütün bunlara çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çok edilgen bir tarih, bir zavallı üçüncü dünya ülkesi veya çürüyen Bizans gibi artık elini kaldıracak hali olmayan bir son asır Türk devleti tarihi çizmek gerçeğe uygun değil.
Hiçbir Avrupa gazetesi, Ermenileri imha etmek isteyen aynı Jön Türklerin Yukarı Ermenistan’da yaşamakta olan Kürtleri evlerinden ve yurtlarından sürdüklerini haber yapmadı. Ermeniler gibi Kürtler de Rusların yanında saf tutacak güvenilmez unsurlar olmakla itham ediliyordu. Kürtlerin Çapakçur, Antep ve Muş bölgeleri ile Erzurum ve Bitlis
Reklam
Muş Milletvekili İlyas Sami Efendi ve arkadaşları 'Sevri Lozan'a çeviren orduya Meclis'in şükranının bildirilmesini önerdiler. Öneri oybirliği ile kabul edildi. Ordu olmasa Anadolu ve Trakya, sekize bölünecek, Türkiye ebedi denetim altında zavallı bir devletçik olacaktı. Meclis, orduyu kuran ve zaferi sağlayan kahraman Birinci Meclis'i de yücelten bir karar aldı.
Sayfa 326Kitabı okudu
Kimisi Yobaz bir softa olduğu halde, laik bir cumhuriyetçi kesilir. Kimisi zengin ve hovarda bir miras yeri olduğu veya mahiyetinde birtakım zavallı işçiler çalıştırarak onların emeğini sömüren insafsız bir sermayedar Olduğu halde komünistlik taslar. Kimisi menfi ruhlu bir dedikoducu olduğu halde hükümeti dalkavukluk eder. Kimisi de kendinden başka bir şey düşünmeyen bir dalavereci veya çirkin yüzünden Türk olmadığı anlaşılan bir gayri Türk olduğu halde Türkçülük rolü yapar. Bunların hepsi Türklük ve Türkçülük için zararlı insanlardır. Türkçülüğün sert bir ahlakı vardır. Türkçü kendisini mühimsemez, alçak gönüllüdür, suç yapmışsa veya yanılmışsa itiraf eder. Geçmişe ve eski değerlere bağlıdır. Eski Türkçüleri devirerek yükselmeyi düşünmez. Kalbi yalnız milletine hizmet etmek duygusu ile vurur. Bencillik davasında değildir. Her dinde ve her ahlak prensibinde kötü olan yalan, iftira gibi küçüklüklerin yanından bile geçmez.
Bu milletin yakın bir zamana kadar, kendisine mahsus bir adı bile yoktu. Tanzimatçılar ona: “Sen yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak sen de millî bir ad isteme! Millî bir ad istediğin dakikada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına sebep olursun” demişlerdi. Zavallı Türk, vatanımı kaybederim korkusuyla “Vallahi Türk değilim, osmanlılıktan başka hiçbir içtimai zümreye mensup değilim" demeye mecbur edilmişti.
Sabahattin Ali hakkında diyor
Genç olduğu için bir takım arzular duyuyor, etrafında muvaffak olanları görüyordu. Fakat kendisinde, kendi tâbiri ile söyleyeyim, "kadınları cezbedecek hiçbir şövalye tarafı bulunmadığı için" hiçbir kadın onunla arkadaş olmak istemiyordu. Zavallı Sabahattin! Bundan o kadar üzgündü ki kadınlarla ebediyen anlaşamayacağına dair bir manzume bile yazıp Türk Ocağında okumuştu. Bu manzume "dudaklarım bir kadın dudağına değmedi" diye bitiyordu. Kadınlara karşı kendisini küçük görmekten olacak, yaşça kendisinden aşağı olanlara bile abla diye hitap eder, onlara hep ruhunun sonsuz, engin ızdırabını anlatırdı.
Reklam
Hep gözümün önünde savaş ziyafetinin bulaşıklarıyla dolu, hastahane denilen mutfak beliriyordu. Zavallı Türkler!.. Zavallı Yunanlılar!.. Zavallı dünya!..
Sayfa 107Kitabı okudu
630'da İmparator T'ai-tsong tarafından yıkılmış olan Doğu Tukyuları Hanlığı, eski hükümdar ailesinden gelme biri, Koşo Çaydam kitabesinin İlteriş Kağan (Elterich Qaghan) adıyla yücelttiği Kutluğ Kağan (Kutlug mesut) idaresinde yeniden teşekkül etti. Kutluğ'un kendi oğluna borçlu olduğumuz kitabe, Orhon Türk Hanlığı'nın
Papa Eftim'e Bağlı Papaz Trantos'un Şüpheli Ölümü
"Seni şimdi biz geberteceğiz, sade seni değil fırsat düşünce Papa Eftim'i de, bütün Türk Ortodokslarını da!" Papa Eftim'e bağlı papazlardan Trantos Kasım 1931'de hastalanır. İlk tedavisini yapan Kapayı namında bir doktor Trantos'a nüzul (felç) isabet ettiğini ve hastaneye kaldırılması gerektiğini söyler. Trantos,
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Reklam
Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!...
Sayfa 37 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
(15 Mayıs 1919... Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktasıydı. Yunanistan, Truva Savaşı'ndan üç bin yıl sonra Anadolu topraklarına asker çıkarmıştı. İzmir metropoliti Hrisostomos etekleri uçuşa uçuşa koştu, altın sırmalı cübbesini giymişti, diz çöktü, işgal komutanının çizmesini öptü, tuz serpti, haçını havaya kaldırdı, askerleri takdis ederek
Yandaş gazetelerde Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında düşman ordularına bile edilmeyecek hakaretler ediliyordu. ''Rezil, mezhep kışkırtıcısı, oligarşik arpalık, işkenceci, iftiracı, asker bu milleti ne zaman sevecek, inkarcı, vatan hainleri, ihanet planı yapıyorlar, pişkin, cunta, suçlu, bunlara silah emanet edilir mi, sahtekarlar, pespaye, mafyatik, lekeli, kepaze, suç şebekesi, zavallı general, zırva, illegal, saygısız, hastalıklı, şaşı, kör, beceriksiz, hallaç pamuğu gibi atılmalı, garabet, sorumsuz, yola döşenen mayından farksız, gırtlağına kadar battı, kaypak, kirli'' diye yazılıyordu.
Çok iyi
Türk kaderciliğinin temel yanlışı, insanları ve kaderi birbirinden ayrı iki şey ola￾rak karşı karşıya koymasıdır: insan kadere karşı koyabilir, onu bozmaya çalışabilir, ama sonunda kazanan hep kader olacaktır, der bu kadercilik: bu yüzden boyun eğmek ya da gelişigüzel yaşamaktır en akıllıcası, diye düşünülür. Hakikatte ise her insan kaderin bir parçasıdır; kadere belirtilen biçimde karşı koyduğunu düşünüyorsa, bunda da kader tecelli etmektedir; savaşım vermek bir kuruntudur, ama kadere boyun eğmek de öyle; tüın bu kuruntular kadere dahildir. - Çoğu kişinin istencin özgür olınayışı öğretisinden duyduğu korku, Türk kaderciliğinden duyulan korkudur: insanın, hiçbir şeyi değiştirmek elinde olınadığı için, geleceğin karşısında zayıf, boyun eğmiş ve ellerini önüne kavuşturmuş bir biçimde duracağını düşünürler: ya da, bir defa belirlenmiş olan daha da kötü olamayacağına göre, tam dengesizliğinin dizginlerini bırakacaktır. İnsanın aptallıkları da, akıllılıkları gibi, kaderin bir parçasıdır: kadere inanmaktan duyulan korku da kaderdir. Bizzat sensin, zavallı korkak, olacak olan her şey hakkında tanrıların da üzerinde hüküm süren, yenilmez Moira; sensin hayır ya da lanet ve her halükarda en güçlünün bağlandığı zincir; tüm insanlığın geleceği sende belirlenmiştir önceden, bir yararı olmaz sana, kendi kendinden korkmanın.
Sayfa 48
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.