"Nasıl bir insan gündelik işlerle savaşta ayrı ayrıysa, savaş, insanı ayrı bir renge boyuyorsa, olağan çağlarla, yeni misyonlarla yüklü çağların, her davranışı ve insanı birbirinden bu denli farklıdır.
'Boyandım rengine solmazam ayruk"
veya
'Aşıma zehr-i katil katmışam ben'
veya
'Ballar balını buldum
Kovanım yağma olsun'
veya
'Zehirle pişmiş aşı
Yemeğe kim gelir'
gibi mısralarda da kâh zehir, kâh bal diye andığı, çağın çağırdığı ödevdir."
İslâmın kılıcı bizzat merhamettir.
•
Hastanın başında, ağlayan, çırpınan, dövünen, canını vermeye kadar türlü merhamet gösterileri yapan anne mi daha merhametlidir; yoksa elinde neşteri, sırtında beyaz gömleği, sert ve sağlam adımlarla onun baş ucuna gelip canını acıtan doktor mu?
Gözyaşı mı daha merhametli, ilaç mı?
İslâmda merhamet o kadar
Yahya Kemal'in Bahriye Mektebindeki hikâyesi «Bâbıâli» adlı kitabımda yazılı...
Tekrarcı olmadan, yalnız birkaç çizgi içinde yeni bir belirtiş:
Tarih muallimi... Tarihi, şapırşupur, bir istekle yenilen yemek gibi -zaten midesine pek düşkündü- ağzının iki yanından salyalar akıtıcı bir lezzet edası içinde, ballandıra ballandıra anlatır. Fakat