Boyandım rengine solmazam ayruk
veya
Aşıma zehr-i katil katmışam ben
veya
Ballar balını buldum
Kovanım yağma olsun
veya
Zehirle pişmiş aşı
Yemeğe kim gelir
gibi misralarda da kâh zehir, kâh bal diye andığı, çağın çağırdığı ödevdir. Zehir, ödevin güçlüğü, balsa, ödevin yemişidir, sonuçtur; çağa ve insanlığa kazandırılan, insanı mutlaka yaklaştıran, insan kulağına mutlakın dayanılmaz sesini, sirenlerin büyülü sesini duyuran, mutlak duygusunda sonsuzlaştıran din çizgisidir; islâmı yeni topraklara götürmek, hidayeti yeni insanlara ulaştırmanın karşılık beklemeyen hazzıdır.
Ballar balını buldum
Kovanım yağma olsun
beytinde, Yunus, ülküyü bala, kendi sanatını kovana benzetiyor. O, balların balına dönüktür. Sadece balla dolu olan sanat kovanı verimlerini ise halka bırakıyor. Yine burada, Yunus'un poetikası ortaya çıkıyor. Öz, ama malzeme olan öz değil, poetik öz, hem de şiir biçiminden önce gelmektedir. Çünkü: özle biçim arasında bir ilgi, birbirini doğuran bir yapı ilgisi vardır. Ballar balını bulan için, kovanın yağma olmasının ne önemi var? Kovan boşalsa da, yeni balla dolması işten bile değildir. Ama balın kaynağı kuruduğu anda, artık kovanın bir değeri kalmaz.